“Evet” diyeceğimi açıklamakta bir beis görmüyorum. Tabii ki kendime göre sebeplerim var. Ya da benim için cazibesi yüksek maddeler var ve bunlar için “Evet” diyeceğim.
Bir önceki yazımızı kökten retçilerin çıkmazına ayırmıştık. Özeleştiri yapmaktan çekinecek de değiliz. Ya “Evet” diyenler cephesinden bazılarının kendi içindeki handikaba ne demeli?
Teklif edilen maddeleri irdeleyip ondan sonra “Evet” kararını vermiş olanlar istisna olmak kaydıyla sadece “Başbakan ‘Evet’ dediği için ‘Evet’ diyorum” diyenler de “Kılıçdaroğlu ‘Hayır’ dediği için ‘Evet’ diyorum” diyenler de bu handikaptan çıkmak zorundalar.
Tüm düşman okları bizi doğru menzile iletir genel ilkesi tabii ki burada da geçerlidir. Lakin sadece bu yeterli değildir. Kökten kabul etmek de kökten reddetmek de bir Müslüman için “Akletmez misiniz?” uyarısı mucibince iman hükmüne aykırıdır.
Örneğin maddeler hakkında hiçbir fikri olmayan ya da maddeleri anlayamayacak -zannetmiyorum ama- olan birisi; “Benim bu ülkede herhangi bir yönetim tecrübem yok lakin bu dönemden önce devleti yönetmeye talip olmuş öyle isimler var ki onlar da ısrarla Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı makamlarının bir araya getirilmesinin daha verimli bir yönetim modeli oluşturacağını söylemişler.
Devleti yönetme tecrübesi kazanmış isimlerin ortak çıkarımının bu yönde olması bana bir yol gösteriyor. Mesela Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış Turgut Özal, Süleyman Demirel, siyasetin ve vesayetin her halini yaşamış Muhsin Yazıcıoğlu, Alparslan Türkeş, hayatını Milli Görüş ve milli şuur için harcamış Başbakanlık yapmış lider siyasetçi Necmettin Erbakan hep önerilen yönetim sistemini arzu etmişler. Bu benim için yeterlidir.” dese bile durumu kurtarmış ve haklı bir gerekçeye sahip olmuş olacak.
Mesela neden ‘Evet’ için sebeplerimden birisi liseden beridir sorguladığım bir durumun ortadan kalkacak olmasıdır. Darbı mesel gibi kullandığım ‘Cumhurbaşkanı gibisin sonsuz yetki, sıfır sorumluluk’ kalıbı bu teklifle nasipse ortadan kaldırılmış olacak. Cumhurbaşkanı aylarca çalışılmış, Meclis’in oyladığı, hükümetin uygulamaya çalıştığı bir icrai kararı direkt ‘Veto ettim’ diyemeyecek. Ya da fırlatacağı Anayasa kitapçığıyla kendi hazırlayacağı bütçenin tepetaklak olmasına sebep olamayacak. Vs. vs…
Evet yönünde fikir beyan edenlerin FETÖ’nün ve PKK’nın ya da diğer terör örgütlerinin sırf onlar ‘Hayır’ dediği için biz ‘Evet’ diyoruz demeleri bence yanlışlık değil büyük bir eksikliktir. Zira terörün her türlüsünün özgürlüğe, kişi hak ve hürriyetlerine olan muamelesi zaten ortadadır. Terör, insanın insan olmaktan kaynaklı haklarını asla insanda bırakmaz. Bu ve benzeri sayabileceğimiz, onların kendi alanlarını yok etmeye yönelik milletin hâkimiyetini millete tevdi edecek her yönetim şekline hayır diyeceği aşikâre ortadadır. Ama biz sadece onlar “Hayır” dediği için “Evet” dememeli onların hayır deme sebeplerinin karşısına bizim evet deme sebeplerimizi koymalıyız.
“Hayır” diyecek vatandaşın da şahsi kanaatlerine göre birtakım sebepleri olabilir. Her hayır diyen terör olamayacağı gibi tüm terör gruplarının “Hayır” diyecek olması da onları terörist yapmayacaktır. Vatandaşın “Hayır” deme sebebini “Evet” tercihinle örtüştürmenin yoluna bakarak bu karışıklığı ortadan kaldırmak da yine senin ‘Evet’ine bağlıdır.
Evet için o kadar çok sebep var ki… Paketin içindeki tüm maddelere aynı oranda “Evet” demek mümkün olmayabilir. Önemli olan savunduğun ya da inandığın bir değeri sloganik kalıplarından kurtarıp nedenlerini ayakları yere basarak ortaya koymaz isen yok pahasına harcamış olursun…