17 Haziran tarihinde Diriliş Postası’ndaki köşemde, “IŞİD, Kantonlar ve Gelen Tehlike” başlıklı yazımda Kamışlı ve Haseke’deki Arap aşiretlerinin, Esed’e, PYD karşısında duydukları rahatsızlığı, durum düzelmezse IŞİD’e biat edeceklerini ilettiklerini yazmış ve şöyle demiştim:

“Bölgeyi tekrar dolaşmaya başladım ve aslında iki tehlikenin ciddi olarak aralandığını gördüm. Bu tehlikelerin başında, Suriye›de PYD’nin denetiminde bulunan bölgelerde Arap aşiretlerinin durumdan duydukları rahatsızlığı Şam yönetimine ifade etmeleri ve Şam yönetimini IŞİD’le tehdit etmeleri gerçeğidir. PYD’nin alan hakimiyetinde olan ve Suriye ordusuyla birlikte bulunduğu yerlerde geçen ay yapılan ve Esed’in üst düzey komutanlarının katıldığı toplantıda Arap aşiretler, PYD’den duydukları rahatsızlığı dile getirdi. Ve önlem alınmazsa IŞİD’e biat edeceklerini ifade ettiler. Bu durum etnik anlamda Kürt-Arap çatışmasını başlatabilir ve bunun faturasının da çok ağır olacağını hepimizin, ama özellikle PYD’nin görmesi gerekiyor. Aynı çatışmanın Türkiye içerisindeki Araplar ile Kürtler arasında bir çatışmaya dönmesi ihtimalini de gözden kaçırmamak gerekiyor. “Lübnanlaşma süreci” dediğimiz bu süreçten kimsenin kurtulma şansının olmadığını net olarak görmek gerekiyor.”

Bu yazıdan yaklaşık iki hafta sonra ciddi bir gelişme yaşandı. Rejime bağlı Ulusal Savunma Gücü’nün en önemli unsurlarının başında gelen Tay Aşireti ve diğer aşiretler tasfiye edilerek, PYD ve IŞİD’in önü açıldı.

Tay Aşireti, Arap asıllı, oldukça büyük bir aşiret. Kamışlı, Ceylanpınar, Mardin, Urfa, Nusaybin, Ra’sulayn (Serkaniye) Şırnak, Kamışlı, Irak gibi muhtelif şehir ve devletlere dağılmış büyük bir aşiret. Aşiret, Haseke vilayetinde Kamışlı merkezi ve çevresine yerleşerek ilçenin güneyinde yerleşik aşiret federasyonu şeklinde 200 bin nüfusa ulaşmış durumda. Aşiretin reisi Muhammed Faris, rejim yanlısı, Kamışlı’da rejimin temel dayanaklarından biri. Uzun zamandır rejime bağlı Ulusal Savunma Güçleri’nin komutanlarındandı.

Ürdün Kralı II. Abdullah, Haziran sonunda Ürdün’ün kuzeyindeki bedevi kabileleri ve aşiretlerinin önde gelenleriyle, Suriye sınırı yakınındaki El Mefrak Hava Üssü’nde bir araya geldi. Kral, “Ürdün’ün, Irak’ın batısı ve Suriye’nin doğusundaki Arap aşiretleri mutlaka koruyacağını” söylediğinde ona karşı çıkan ve Şam’da toplanan bazı aşiret liderlerinin alelacele yayımladığı bildiri bile, Haseke’den gelen Tay Aşireti Şeyhi Muhammed El Faris tarafından okunmuş ve Ürdün Kralı’nın çağrısı reddedilmişti.

Beşar Esed’le birlikte çalışan Tay Aşireti Reisi Muhammed Faris’e bağlı olan ve sayıları on binleri geçen güçler, 1 Temmuz’da Kamışlı’ya gelen Esed’in Genelkurmay Başkanı tarafından dağıtıldı. 1500 silahlı adamı ve devletten aldığı maaşlı elamanlarıyla Muhammed Faris, yüz binin üzerindeki insan üzerinde söz hakkına sahip.

PYD, Esed’in şimdi silahlarını topladığı Faris’e, Kamışlı’daki noktalarını bırakmış ve Haseke’ye gitmişti.

IŞİD bölgeye ilk geldiğinde Tay Aşireti, onunla mücadele etti. Öyle ki yakın zamanda IŞİD, Kamışlı’da Tay Aşireti’nin köylerine girdiğinde Faris, köylerini yakarak IŞİD’den geri alabilmişti.

Bölgede IŞİD tehlikesi olmasına karşı Tay, Begara, Şemera başta olmak üzere birçok Arap aşireti, “Difa Vatani” adı altında Suriye rejimi tarafından silahlandırılmıştı. Yakın zamanda Esed’in Savunma Bakanlığı bu aşiretlerden silahları topladı. Bu aşiretler şimdi ise ortada kalakaldılar.

Faris’in elemanları ile Arap aşiretler dağıtılırken, Esed bir yandan da PYD’ye Haseke’de IŞİD’le mücadele etmesi için silah dağıttı. PYD de burada Tay Aşireti üyelerinin boşalttığı binalara yerleşti.

PYD ile sorun yaşayan ve rejim tarafından ortada bırakılan aşiretlerden biri olan Tay Aşireti Reisi Muhammed Faris, Temmuz 2013’te Kürt yönetimine karşı olduğunu açıklayarak, bölgedeki Arapların rahatsızlığına işaret etmişti. Aşiretlerin, PYD’nin özerklik girişiminden duyduğu kaygı, rejimi bölgede görüşmeler yapmaya, Arapların endişelerini yatıştırmaya sevk etmişti. Ancak Esed şimdi bu aşiretleri satıyor.

Esed’in bu hamlesinden sonra ortada kalan aşiretlerin büyük bir kısmının ise IŞİD’e katılacağı ifade ediliyor.

Bu aşiretler, başka bölgelerde olduğu gibi, eğer ki IŞİD’e katılırsa, koalisyon güçleri “IŞİD’i temizleme bahanesiyle” onların olduğu bölgeleri bombalar, ardından PYD gelerek bölgeye yerleşir…

Gitgide bir etnik çatışmanın fitilinin de IŞİD üzerinden ateşlendiğini görebiliyor muyuz?