Ülkemizin iki komedyeni, tek tipçi diktatörlüğün mimarı bir partinin televizyon kanalında şaklabanlıkla karışık hakaretler eşliğinde Cumhurbaşkanımızı tehdit etmişler. Birisi darbeciler tarafından şehit edilen Menderes’in sonunu hatırlatıp darağacıyla tehdit ederken, diğeri ayık kalamamak gibi bir sorunu olduğu için galiz hakaretlerle orta oyununa devam etmiş.
İkisine de soruşturma açılmış. Gözaltına alınırlarsa, emellerine ulaşacaklar. Kamuoyunu biraz daha meşgul edip, ülkede ağzını açan herkesin kodese gönderildiği tezviratına malzeme olacaklar. Zaten hedef de bu değil mi? Cumhurbaşkanına binlerce farklı kimlikle açılmış sosyal medya hesaplarından sürekli olarak çirkince hakaret ederek yargıyı kilitlemeye, on binlerce dava açılmasına gayret ediyorlar. Zaten bu hakaretlerden ciddi ceza alan yok; ya paraya çevriliyor, ya da kısa süreli hapis. Fakat “diktatörlük propagandası” için tüm bunlara değer.
Türkiye’nin kendi ifadeleriyle “kaymak tabakası” olan bu çevreler neden Erdoğan’dan bu kadar nefret ediyor? Şarkıcısı, komedyeni, dansçısı, yazarı, balerini, dağcısı, sosyetesi velhasıl ülkenin en çok gelire sahip kesimlerinin derdi ne? Gelirleri mi azaldı? Hayır. Beş para etmez kitapları marketlerde patates reyonlarının yanında satılıyor. Taraftarları adeta cezbeye gelerek imza günlerinde salonları dolduruyor. İtibarları var. Paraları var. Sorun ne?
Çünkü, Erdoğan:
Bir ateş çemberinin içine düşmüş Ortadoğu’da, ülkeyi milyonlarca mazlumun sığınağı bir kurtuluş vahasına dönüştürdü. Dünya beşten büyüktür diyerek, Emperyalizm’e teslim olmayacağını BM kürsüsünden haykırdı. Türkiye’yi dünyanın en sosyal devletlerinden birisi haline getirdi. Sağlık ve eğitimi bütünüyle ücretsiz yaparken, Anadolu’yu devasa hastanelerle donattı. Böylece Komünizm propagandasıyla, sosyal eşitlik ve anti-emperyalizm iddiasındaki solu boşa düşürdü.
Türkiye’yi liberal politikalarla federasyona mahkûm ederek bölmeye çalışanlara inat kurduğu Cumhur İttifakı’yla, hem terörün belini kırdı hem de, ne NATO’ya ne de Rusya’ya sığınmadan bağımsız bir politika üretilebileceğini göstererek vatanseverliğin haritasını çizdi. Böylece M. Kemal’i bir kalkan gibi kullanarak, kendi dışındaki herkesi vatan haini ilan eden kesimleri boşa düşürdü.
Ülkedeki en kanlı darbeyi ABD desteğiyle yapmaya çalışan bir grubun İslami kavram ve sembolleri kullanmasına rağmen, darbecilere inat; bu saldırılara TSK’yı asli mecrasına döndürerek cevap verdi. Kışla’nın yeniden peygamber ocağı olmasını sağlayarak; şeriat ve hilafet söylemiyle milleti devlete düşman etmeye çalışan kesimleri boşa düşürdü.
İki asırdır Anadolu insanını etnik ya da mezhep temelinde bölmeye çalışanlar, devletin milletiyle yeniden kucaklaştığını gördükçe, kendi zeminlerinin altlarından kaydığını fark ediyor; her gün biraz daha hırçınlaşıyorlar.
Onlar Erdoğan’dan değil, devletin bin yıllık temelleriyle buluşmasından rahatsızlar. Neden nefret ettiklerini çok iyi anlıyoruz. Bu nefret, istikametimizin doğruluğunun ispatı.