En başında Türkiye’nin Gazze kesimine yaptığı yüksek miktardaki yakıt yardımının son derece önemli olduğuna dikkat çekmeliyiz. Katar’ın yardımlarını da eklediğimizde Gazze’nin üç aylık elektrik masrafı karşılanmış oluyor. Ancak bu geçici bir çözümdür. Önümüzdeki yaz aylarında krizin tekrar etmesi durumunda Gazze’de büyük bir felaketle yüz yüze kalacağız. Mesela, içme suyu sıkıntısı yaşanacak. Zira, bilindiği üzere Gazze Kesimi’nde içme suyu ihtiyacı arıtma tesislerinden karşılanmakta. Yeraltından çıkarılan ve içmeye elverişli olmayan sular bu tesislerde arıtıldıktan sonra şebekeye verilmektedir.

Gazze’nin elektrik meselesi, esasında son derece önemli bir siyasi meseledir. Geçen hafta bölgede vuku bulan olaylar çok tehlikeliydi. HAMAS hükümetini sorunu derhal çözmeye çağıran gösteriler Gazze’nin tamamına yayılmıştı. Bu yüzden herkes bir iç çatışma çıkmasından korkmuştu. Böyle bir şey olursa Filistin davası zor bir dönemece girer. Gazze halkından binlerce insanın katılımıyla ortaya konan protesto gösterileri esnasında böyle bir kargaşa yaşanması iç çatışma doğurur.

Ortada belirsiz kaynakların geçtiği bir sürü yalan haber ve asılsız beyan dolaşıyor. Basın mensupları olarak işin iç yüzünü anlamak için büyük zorluklarla olayları takip ediyoruz. Ortada apaçık duran hakikat şudur ki; Gazze’de iç çatışmayı körükleyen ve Filistinliler arasındaki bölünmüşlüğü derinleştirmek isteyen birtakım odaklar var.

Türkiye’den beklentimiz belli bir süreliğine enerji ihtiyacımızı karşılayacak miktarda hibe desteği vermesinden çok daha büyüktür. Bizim beklentimiz Türkiye ile Katar’ın Filistinli gruplarla ilişkilerini kullanarak meseleyi siyasi zeminde çözmek ve Filistinliler arasında uyumun yeniden sağlanmasını temin etmek için ortak bir girişim başlatmalarıdır.

Girift siyasi hesaplara rağmen Filistinli siyasi gruplar arasında mevcut ihtilaf dosyalarını buzdolabına kaldırarak halkın temel ihtiyaçlarını karşılama konusunda bir mutabakat sağlanması kaçınılmaz hale gelmiştir. Dolayısıyla Türkiye’den talebimiz şudur: Hem Batı Yakası’nda hem de Gazze Kesimi’nde halkın temel ihtiyaçlarını istikrarlı bir şekilde karşılamak için siyasi bagajları olmayan teknokratlardan müteşekkil ortak bir Filistin hükümeti kurulmasına destek olmak.

Dış siyaset açısından da kanaatim odur ki; İsrail ile Gazze Kesimi arasında imzalanacak uzun soluklu bir ateşkes antlaşması çok mühim bir zaruret haline gelmiştir. Özellikle de Arap ülkelerinde sürekli geriye giden, kaos ve parçalanmaların yaşandığı, problemli bölgelerde kolayca yuvalanabilen aşırılıkçı gruplar olgusunun tebarüz ettiği böyle bir dönemde bu ateşkese gerçekten ihtiyacımız var. Biz Gazze Kesimi’nde yaşayan Filistinlilerin yaklaşık yüzde 80’nini oluşturan bir kitleyi tehlikeden kurtarmanın çaresini arıyoruz. Korkunç rakamlara ulaşan işsizlik sebebiyle bu insanlar en basit ihtiyaçlarını bile karşılamaktan aciz durumdadır! Dolayısıyla dış siyasette bir ateşkes sağlanacak olursa, aynen Batı Yaka’da olduğu gibi Gazze Kesimi işgücünün de İsrail’de çalışıp geçimini temin etmesi mümkün olacaktır. Bu da Filistinlilerin yaşadığı sıkıntıları bir nebze hafifletecektir. Böyle bir antlaşma Gazze’ye uygulanan ambargonun kaldırılmasına da hizmet edecektir.

Gazze Kesimi; uzunluğu 36, genişliği yer yer 5, 8 ve 12 kilometreden ibaret dar bir şerit olup bu daracık kara parçasında 2 milyon insan yaşamaktadır! Burası dümdüz bir ova olup hiçbir engebesi de yoktur. Dolayısıyla savaşmaya hiç elverişli bir topoğrafyası yoktur. Ayrıca, Gazze halkından Kudüs’ü ya da Filistin’i kurtarmaları da beklenmemektedir. Onların derdi kendine yeter. Müsaade buyurun da büsbütün kaybetmeden önce Gazze’yi kurtarmanın bir yolunu bulalım…

Çeviri: Fethi Güngör