GEÇTİĞİMİZ günlerde hakkımda, Almanya’da bir iftira ve karalama kampanyası başlatıldı.
Bu kampanyayla birlikte dün dile getirilen suikast iddiaları üzerinden şahsıma yönelik sürdürülen bu kumpas operasyonu hakkında birkaç kelâm etmenin yararlı olacağını düşünüyorum.
Maalesef ve üzülerek görüyorum ki, yurtdışında Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımız ve Avrupalı vatansever insanlarımız aleyhine bir adım atıldığında, birileri (CHP ve HDP) tarafından bu saldırılara sahip çıkılıyor.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: İstanbul Milletvekili olarak ya da AK Parti Dış İlişkiler Başkanlığı’nda görevli olarak Avrupa ülkelerinde yahut başka bir ülkede vatandaşlarımızın aleyhine ve o ülkelerin yasalarına aykırı olacak şekilde asla hiçbir faaliyetimiz olmamıştır.
Almanya’da kurgulanan iftira kampanyasında belirtilen iddialar ve deli saçması suçlamalar, tamamen bir senaryodan ibarettir!
Oyunu yazan FETÖ, oyuncular PKK ve FETÖ hainleri, sahnelenen ülke ise Almanya’dır.
Bilinmelidir ki, Türkiye güçlü bir devlettir ve terörle mücadelede asla yasadışı yollara başvurmaya ihtiyacı yoktur.
Keza geleneğinde böyle bir usûl yoktur!
Yurtdışındaki vatandaşlarımıza yönelik hizmet ettiğim ve görev yaptığım yaklaşık dört yıllık süre içerisinde, hakkımda açılmış tek bir soruşturma, dâvâ ve hatta küçük bir şikâyet bile bulunmamaktadır.
Davetli olarak ziyaret ettiğim, vatandaşlarımızla buluştuğumuz sivil toplum organizasyonları şeffaf, kamuya açık, hatta canlı yayınlanan ya da sosyal medyada paylaşılan, ilgili ülke yasalarının izin verdiği faaliyetlerdir.
***
Dikkatinizi çekmek isterim ki, ne zaman 15 Temmuz işgal girişimi başarısız oldu, hakkımda suç aramaya başladılar!
Ne zaman ki 17/25 Aralık ihanetini tezgâhlayanlar 15 Temmuz işgal girişiminden sonra Türkiye’den kaçarak asıl hizmet ettikleri yerlere gittiler, arkasından uydurma suç kurguları başladı.
Almanya’da birileri, FETÖ ve PKK ağzıyla iş yapmaya başlamıştır.
Bakıyorsunuz ki, bir anda şahsıma örgüt kurduruluyor ve Metin Külünk, Almanya’da huzuru bozan ve güvenliği tehdit eden kişi ilân ediliyor ve sözde verdiğim talimatları Recep Tayyip Erdoğan’dan aldığı uydurmasıyla kurgu, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na uzandırılmaya çalışılmaktadır.
Almanya’da basına yansıyan şekliyle, Alman Kriminal Dairesi’ne ait bir açıklamaya göre, Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği’nde görevli elemanlarından, bazı isimlerin görüşme trafiği hakkında bilgi toplamaları istediğine yönelik, yani yasadışı dinleme ve izleme talebinde bulunmasını içeren bilgiler mevcuttur.
Bu çerçevede, daha telefonlarımın hukuksuz ve usûlsüz şekilde dinlenilmiş olmasından ve meselenin diplomatik skandallar boyutundan bahsetmiyorum bile!
Konunun bu tarafını ayrıca takip edeceğim ki hukukî plânda gereken çalışmayı da başlattım.
İsmimin de dâhil edilerek uydurulan suç örgütü, tipik bir FETÖ kurgusudur!
ABD’de oynanan “Zarrab Dâvâsı” tiyatrosunda kullanılan şema yönteminin birebir yansıtıldığı bu plân ortadadır.
Öyle ya, Alman ZDF televizyonu, anlaşılan FETÖ’cü kaçak hainlerden akıl almış olacak ki, benzer bir şema yaparak algı operasyonu gerçekleştirmektedir.
Zaten söz konusu TV kanalı, âdeta İslâm’a, Türkiye’ye ve Sayın Cumhurbaşkanımıza hakaret etmekle görevlidir.
FETÖ’nün kumpas, iftira ve suç uydurma noktasında uzman olan kaçak durumundaki hainlerinin Almanya’da hangi işlerde istihdam edildikleri böylece ortaya çıkmıştır.
Ancak üzücü olan, bu çabaların TBMM çatısı altında karşılık bulmasıdır.
Sanki bir işbirliği, bir dayanışma varmışçasına, ABD ve Almanya’da kurgulanan iftira ve karalama kampanyalarına CHP ve HDP’den bazı isimler sahip çıkmaktadır.
“İddiaya göre, Almanya’da bazı grupları Türkiye silahlandırıyormuş, Türkiye adına bu işi Metin Külünk organize ediyormuş” şeklindeki çıkışların hiçbir hakikat desteği yoktur!
Zira iddia bahsindeki düstur, müeddinin iddiasını ispat etmesi yönündedir.
Türkiye’deki bu sahiplenmenin üzerine dikkati çeken gelişme ise, kendisini PKK’nın siyâsî temsilcisi gören HDP’li bir vekilin, aslında özel olarak himaye edilen bazı isimlere yönelik Avrupa’da suikastlar olacağı yönünde istihbarat aldığını beyan etmesidir!
***
Bu vekil daha da ileri gitmekte ve “Bu istihbaratı farklı kaynaklardan teyit ettim ve devleti bilgilendirdim” demekte ve Hrant Dink cinayetine atıf yaparak FETÖ’cü kaçak hainlere itibar kazandırmaya çalışmaktadır!
Bu kıyas asla kabul edilemez!
Hrant Dink gibi barışçıl ve masum bir karakteri FETÖ’cü ve PKK’lı teröristlerle birlikte aynı cümlede anmak, en başta ülkesini seven Ermeni toplumuna hakarettir.
Merhum Hrant Dink’in bu topraklara sâdık, milletiyle barışık ve yerli bir isim olmasına karşın, onun düşüncesine inanmayan ve dâvâsına sahip çıkmayanların onun ismi üzerinden Türkiye düşmanlığı yapması kabul edilemez!
Bu hareket, ancak Dink’in kemiklerini sızlatır!
Ermeni vatandaşlarımızın sözde haklarını savunan, ancak gerçekte Dink’in düşüncelerinden rahatsız olanların, yabancı medya organlarına ve gazetecilere açıklamalar yaparak, şahsımın ismi üzerinden algı operasyonu yapmaları manidardır.
Türkiye’den kaçan ve Avrupa’da bulunan isimlerden bahseden söz konusu vekil, “Baskı ortamından kaçan” ifadesiyle “ajan, darbeci, terörist ve adaletten kaçan kişileri” belirtmek istemektedir.
Aksi hâlde, baskıdan dolayı Türkiye’den kaçan isimleri biz de öğrenmek isteriz.
Ayrıca istihbarata konu suikast plânı için sayı da vermektedir bu vekil (!), “Üç kişilik suikast timinin elinde isim listesi varmış” diyerek.
Bu ismin belki sorumlu davrandığını düşünebilirsiniz, ancak sonrasında bir ismi işaret ediyor: “Metin Külünk…”
Son zamanlarda medyada bazı grupları örgütlediğimi, para ve silah sağladığımı iddia ediyor ve “Bu ve benzeri gruplara dikkat etmek gerek” diyor.
Söz konusu vekilin kastettiği medya, bir kısım “Alman medyası”…
“İddialar” ifadesiyle bahsettiği ise, Almanya’da kurgulanan FETÖ kurgusu iftiralar…
“Tehdit altındalar” diyerek işaret ettiği kişilerse, darbeci, vatan haini teröristler, FETÖ, PKK ve avenesi…
Son olarak diyor ki bu vekil (!), “Türkiye Devleti’ni, ilgili ülkelerin kurumlarıyla bilgi paylaşmaya ve bu suikast ihbarlarına karşı tedbir almaya davet ediyorum”.
Sevsinler seni!
Güya “Biz uyardık” diyecek, güya devletin gizli operasyonlarla yurtdışında yargısız infazlar yaptığını iddia edecek…
Bazı profesyonel siyâsî ajanların algı operasyonlarını artık milletimiz gayet iyi görmekte ve anlamaktadır.
***
Buradan kaçak vatan hainlerini uyarıyorum: Güvendikleri ve hizmet ettikleri istihbarat örgütleri, onlar için en büyük tehdittir!
Başka devletlere ya da yurtdışında bazı güçlere güvenerek Türkiye’ye ihanet eden ve şimdi yurtdışında kaçak durumda olan bazı isimlerin önümüzdeki süreçte Türkiye’ye dönüp itirafçı olma ihtimâlleri belli ki birilerini endişelendiriyor!
Şahsım üzerinden yürütülen ve devletimize mâl edilmeye çalışılan iftira ve suçlamalardan anlaşılan şudur: Kullanım süresi dolan ya da faydalı olma niteliğini yitirmiş bazı FETÖ’cü ya da PKK’lı ajanlar, bugüne kadar hizmet ettikleri güçler tarafından gözden çıkarmışlardır.
“İtirafçı” olarak konuşma ihtimâli olan ya da öldürülmesi hayatta kalmasından daha faydalı olacağı düşünülen isimler, hedeftedirler!
Türkiye’nin değil, öncelikle FETÖ ve yabancı istihbaratların hedefindedirler!
Türkiye, yasadışı yollara başvuracak kadar aciz bir ülke değildir!
Türkiye, hukuka bağlı ve demokratik sistem içinde hesap görebilecek nitelikte güçlü bir devlettir.
Bu iddiaları dile getiren şahıs, aslında bir “algı operasyonuna hizmet etmektedir ve bu durumda iki ihtimâl vardır: Ya kullanıldığının farkında değildir ya da bilerek Türkiye’yi zan altında bırakma çabalarına ve örgütteki çözülme ihtimâline karşı “suikast tehdidi” ile gözdağı çabalarına destek vermektedir.
Bu şahıs, kendisine gelen suikast istihbaratını, farklı kaynaklardan sorup teyit edecek ölçüde çevreye sahipse eğer, kendisinin kullanılıp kullanılmadığını, bir ters operasyona maruz kalıp kalmadığını araştırması, kendisi için faydalıdır.
Aksi hâlde bu tarz algı operasyonlarında kullanılan figüranların akıbeti bellidir; siyasetin çöplüğünde bulurlar kendilerini!
Anlaşılan o ki, birileri gözden çıkarıldı ve terör örgütünce infaz edilecek, fakat bir taşla üç kuş vurulacak.
Birincisi, konuşma ihtimâli olanlar ortadan kaldırılacak.
İkincisi, diğer kaçak vatan hainlerine, “Konuşmaya kalkarsanız sonunuz böyle olur!” mesajı verilmiş olacak.
Ve sonuncusu, ihale Türkiye’ye bırakılarak, “Diktatör, yurtdışında suikast yaptırıyor” diye kampanya yapılacak.
Tüm bu yalan ve kurgularla yapılan haberlerin asıl amacı, kamuoyunda bu yönde bir algı oluşturmaktır.
***
Bu oyuna gelmeyiz!
Bu hayâl tiyatrosuna karşı uyanık olalım!
Yurtdışına kaçan FETÖ’cülere sahip çıkan bir muhalefet aklı var maalesef.
Bu aklın vatan hainlerini ve teröristleri “Türkiye’deki baskı ortamından kaçan gazeteci, akademisyen” diyerek masumlaştırma çabaları, zaten nereye hizmet ettiklerini gayet net şekilde açıklamaktadır.
Bu muhalefet aklı, maalesef Silivri ve Sincan başta olmak üzere, 15 Temmuz işgal ve ihanet dâvâlarına dönüp bakmamakta, duruşma salonlarının yanından bile geçmemektedir.
15 Temmuz’da bağımsızlığı için, demokrasimiz için, ezan ve bayrak için canını ortaya koyan şehit ve gazilerimizi görmezden gelenler, utanmadan darbe ve işgal girişimine “kontrollü” yakıştırması yaparak milletimizle alay edip hâdlerini fazlasıyla aşmışlardır.
Avrupa ülkelerinde âdeta himaye edilen PKK ve FETÖ’nün elini kolunu sallayarak faaliyet yapmasına, haraç kesmesine, mafyacılık yapmasına, adam kaçırmasına, vatansever Türkiye vatandaşlarını baskı altına almaya çalışmasına tek söz etmeyenler, bir iftira ve hayâl tiyatrosundan medet ummaktadırlar.
***
1 Aralık 2017 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu hakkında “terör örgütleri ve FETÖ ile irtibatlarının araştırılması hakkında 69 sayfalık bir suç duyurusunda” bulundum.
Kendisi konuyu lâtifeye vurdu ve bizi çaya davet ederek nezaket gösterdi.
Ama anlaşılan o ki, Sayın Kılıçdaroğlu’nun Almanya’daki dostları, bu yaptığım suç duyurusunu son derece ciddîye almışlar ve hemen uydurma suç kurgusu ile şahsıma saldırmışlardır.
Hem de Alman devlet televizyonu kanalıyla…
Bu yalan ve iftiralar, Avrupa basınında çeşitli düzeylerde yer aldı.
HDP’nin ve CHP’nin Avrupa’da geniş çevreleri olabilir.
Yurtdışında dostları da olabilir.
Ancak bizim de dostlarımız var, bu unutulmamalı!
Bizim dostumuz önce Allah, sonra da milletimizdir!
15 Temmuz’da Türkiye’yi teslim alamayanların bu çabalarının bir devamı olan ABD’deki Zarrab Dâvâsı’nın Avrupa versiyonu olarak, Almanya’da şahsım üzerinden yürütülen iftira kampanyasından Türkiye’de iktidar elde etmek isteyenler, yanlış yoldadırlar.
İktidar yetkisi ancak milletten alınır!
ABD ya da Avrupalı güçlerden iktidar beklemek, millete ihanettir!
Bırakın artık bu iftiraları ve kendinize gelin lütfen!
Yerli ve millî siyaset çizgisinde bir duruş sergileyin!
İnanın, milletimizin de muhalefetten beklediği budur!
Türkiye için, âlî menfaatlerimiz için hep birlikte çalışalım.
Başkalarının pişirdiği yemekten kimseye fayda gelmez.
Kuru ekmek yiyelim, ama beraber pişirip beraber bölüşelim!
“Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz” demiş atalar, artık bir karar verin: Ya “yerli ve millî şekilde bağımsızlıkçı” siyaset yapın ya da “milletimizin yakasını” bırakın!