Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün kurum ve kuruluşlarına stratejik hedef olarak konulan Vizyon 2023 Projesinin ana teması; Cumhuriyetimizin 100. yılında, muasır medeniyet seviyesine ulaşma hedefi doğrultusunda bilim ve teknolojiye hâkim, teknolojiyi bilinçli kullanan ve yeni teknolojiler üretebilen, teknolojik gelişmeleri toplumsal ve ekonomik faydaya dönüştürme yeteneği kazanmış bir “Refah Toplumu” oluşturmak olarak belirlenmiştir. Bu temel hedefe ulaşılabilme ancak gelecek vizyonu olan bir eğitim sisteminin ürünü olabilir.

            Bu bağlamda eğitim ve öğretimin hedefleri ile ülkenin kısa, orta ve uzun vadeli stratejik hedefleri mantıksal bir çerçeve bütünlüğü içinde kurgulanmalıdır. Eğitim işi bir bütünlük dâhilinde yürütülmesi gereken bir sistematik süreçtir. Toplumun bir kısmı ile ilgilenirken bir kısmı ihmal edilmemelidir. Sadece ailenin bir ferdi olan çocuğu eğitim sürecine alıp eğitmeye çalışır aileyi dışarda bırakırsak sacayağının bir kısmı hep eksik kalır, sonuç alamayız.

             Günümüz koşullarının gereklerine uygun olarak eğitim sistemimizin yeniden yapılandırma zorunluluğu gündeme gelmektedir. Günümüzde eğitim sürecindeki bireylerin bilgiye ulaşma, bilgiyi düzenleme, bilgiyi değerlendirme, bilgiyi sunma ve iletişim kurma becerileri ile donatılması gerekmektedir.

          Bilgi toplumu olmanın yolu kendini sürekli geliştiren, öğrenmeyi öğrenen eğitim sistemlerinden, erken yaşlarda başlayarak çocuklarımızın gelişime açık kılmanın yolu da özel yeteneklerini ortaya çıkarabilecekleri ortamların oluşturulmasından geçmektedir.

            Eğitim sistemi, ülkede yaşayan bireylerin tüm gereksinimlerine cevap verebilecek bir biçimde olmalıdır. Eğitim sisteminde izlenen eğitim politika ve uygulamalarında öğrenci yöneltme ile ilgili bir modelin geliştirilmemiş olması yükseköğrenim önünde tıkanmaya yol açmıştır. Üstelik insan gücü=eğitim=istihdam dengesi kurulamadığından diplomalı işsizler yığını oluşmuştur. Yükseköğretime geçişte yığılmaları önlemek için Yüksek Öğretim imkânlarının yaygınlaştırılması, Orta öğretimin yeniden yapılandırılması, Orta Öğretim programlarının yükseköğretime, mesleki teknik eğitime ve hayata yönlendirecek şekilde düzenlenmesi, ülkemizin ihtiyaç duyduğu “ara eleman” insan kaynağını yetiştirmek ve “istihdama yönelik”  olması “meslek” kazandırıcı mesleki gelişme sağlayıcı ve bu eğitimi alan bireylerin kendi işlerini kurmaları için teşvik edici önlemler ve destekler sağlanması gerekmektedir. Eğitimli insan kaynağımıza yönelik yapılan yatırımların geri dönüşü çok karlı bir geri dönüş olacaktır. Gençleri hayata hazırlamak, üniversite önündeki yığılmaları önlemek, bir meslek sahibi olarak hayata hazırlamak, kaynak ve zaman israfını da ortadan kaldıracaktır.

             Gelişmiş ülkeler arasında yer almak, onlarla bütünleşmek isteyen Türkiye’nin elindeki en önemli kaynak, genç ve dinamik bir nüfus yapısına sahip olan insan kaynağıdır.  Bu insan gücünü iyi yönetmek ve yönlendirmek ülkeler arasında bize rekabeti mümkün olmayan bir üstünlük sağlayacaktır.

             Eğitim sistemimizin temel dinamiklerine yönelik reformlara ihtiyacı vardır.  Dünyada değişik eğitim uygulamaları bulunmaktadır. Ülkemizin en temel yapısal değişim gerektiren alanlarından biri olan “Eğitim” de başarılı olunabilmesi için kalkınmış ülkelerin yaptığı gibi okul öncesinden başlayarak lise sonuna kadar devam eden süreçte öğrencileri kişisel kabiliyetlerine göre yönlendirmekten geçmektedir. Bu da bütüncül, insan ve medeniyet merkezli bir bakış açısıyla kendi değerlerinden beslenen bir sistemin kurgulanması ve bunun bir devlet politikasına dönüşmesi ile eğitim meselesi çözülebilir. Aksi takdirde 2023, 2050 ve 2071 hedefleri hayal olmaktan öteye geçemeyecektir…