Türkiye’nin güvenliğini kimin tehdit ettiğini anlamak için uzağa gitmeye gerek yok. Her gün ekranlarda “asker emeklisi darbe sevdalılarından”, sol terör örgütlerinin sözcülüğüne soyunan “gazeteci kılıklı mezhepçilere” kadar bir alay adam boy gösterirken düşmanı sınır ötesinde aramaya gerek var mı?
Türk Ordusu, yüz binlerce masumu katleden, çağın gördüğü en aşağılık bir rejimlesavaş halindeyken, Türkiye’nin televizyonları açıkça düşmanımız Esed rejimini savunan kişilerin işgali altında. Acaba, Esed’in televizyonlarında tek bir kişi bile Türk Ordusu’nu, Hükümetini savunabilir ya da bu katil rejimi eleştirebilir mi? Dünyanın hangi ülkesinde, ordusu harekât halindeyken onu terörle işbirliği içinde göstermeye yeltenenlere müsaade edilir? Bu kadar aymazlık, basın özgürlüğü ile izah edilebilir mi?
SADECE DARBECİ DEĞİL MEZHEPÇİLER
Manisa Tugay Komutanı iken başörtülü asker annelerini yemin töreninden kovmasıyla meşhur olan Naim Babüroğlu isimli bir general eskisi, Suriye konusunda uzman birisiymiş gibi ekranlardan inmiyor. İdlib’de Esed rejiminin terörle mücadele ettiğini, Türkiye’nin de rejime destek vermesi gerektiğini söyleyecek kadar gerçekliği alt üst eden sözde yorumlar yapan Babüroğlu’nun amacı ne olabilir?
Suriye’nin 1980’den bu yana PKK’nın merkezi olduğunu, TSK’nın Afrin harekâtını PKK’yı bitirmek için yaptığını bilmiyor olabilir mi? Hatay’ın Suriye’ye katılması için 1974’ten beri Türkiye’ye karşı savaşan THKP-C Acilciler Terör Örgütü’nün şu anda İdlib’in etrafında Esed saflarında Mehmetçiğe kurşun sıktığını bilmiyor olabilir mi? Kerkük, Telafer gibi Türkmen şehirlerini yağmalayan, Felluce’yi kimyasal silahlarla yok eden Haşdi Şabi isimli Iraklı terör örgütlerinin İdlib’i yıkmaya geldiğini bilmiyor mu?
Elbette biliyor. Üstelik kendisi bir Hataylı iken bunları bilmemesi mümkün mü? Bölgeyi o kadar iyi biliyor ki, CHP’den milletvekili adayı olabilmiş. Kendisi gibi bölgeyi çok iyi bilen bir başka üst düzey görevliyi daha önce tanımıştık. Suriye’de halkına silah doğrultmayı reddederek Türkiye’ye sığınan ve Özgür Suriye Ordusu’nun temeli atan Albay Hüseyin Harmuş‘u, Esed katillerine 100 bin dolara satan MİT elemanı Hatay nüfusuna kayıtlı Önder Sığırcıkoğlu‘nu hatırlayalım. 20 yıl hapis cezasına çarptırılan bu eski istihbaratçı, Türk Devleti’nin güvenliğini zedeleyen bu ihanetini para karşılığında değil, “Esed rejimini haklı bulduğu için” yaptığını itiraf etmişti. Sonra her nasılsa konulduğu cezaevinden firar etmeyi başarmıştı.
HATAY’IN TOPRAĞIMIZ OLMASINDAN KİM RAHATSIZ?
Türkiye farklı etnik kökenlerden ve farklı mezhep mensuplarından oluşuyor. Elbette bu durum bizim zenginliğimiz. Fakat, mezhebi aidiyetlerimiz ya da etnik farklılıklarımız, devletimizin çıkarlarını zedeleyecek, hatta 1939’dan bu yana Hatay’da gözü olan katil bir rejimi haklı gösterecek şekilde zuhur ediyorsa, burada ciddi bir güvenlik sorunumuz var demektir.
Ekranlarda irinlerini üzerimize boca eden bu zevatın, sadece milletimizin inanç ve değerleriyle kavgalı olmadığı, aynı zamanda düşmanlarımızın değirmenine su taşıdıkları da açık. Türkiye’nin Kıbrıs’ı yutacağını söyleyerek Rumları sevindiren Kıbrıs Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı nasıl bir güvenlik sorunu haline geldiyse, mezhebi bağları sebebiyle Esed rejimine destek veren darbeci artıkları çok daha fazla güvenliğimizi tehdit eder hale geldiler.