Grazie Turchia! Salgın hastalığın en fazla can aldığı İtalya, Türkiye’nin gönderdiği tıbbi yardıma teşekkürünü böyle ifade ediyor. Dışişleri Bakanları Luigi Di Maio yardımı teslim alırken, “bunu asla unutmayacaklarını” söylüyor Türk askerine. Yardımların ulaştığı diğer ülke olan İspanya’da da Türkiye’ye duyulan minnet farklı değil: Binlerce İspanyol gracias amigos (teşekkürler arkadaş) diyerek sosyal medya hesaplarından Türkiye’yi selamladı.

AB ÇÖKÜYOR MU?

Dünya bu salgınla birlikte bir değişime gebe. Elbette ki, iki uçak yardım malzemesi ile ne Türkiye Avrupa’da büyük patron olur, ne de Avrupa ekonomisi ve sosyal düzeni bir salgınla bütünüyle yıkılır. İtalya ve İspanya, Akdeniz’deki iki büyük ekonomik güç. Bazı İtalyan yöneticilerin yaşadıkları acı ve öfkenin etkisiyle AB bayrağını makamlarından kaldırtmaları da bizi yanıltmasın.

Almanya, Fransa ya da kuzeydeki küçük ama zengin ülkelerden yeterince destek göremediklerine öfke duyuyor olabilirler. Fakat, bu ülkeler de hızlı bir şekilde salgından etkileniyorlar. Nitekim Fransa’da perşembe günü 24 saatte 1.355 kişi yaşamını yitirdi. Bu rakam, kıtada kaydedilen en yüksek ölümdü. Yani başta Avrupa olmak üzere tüm dünyanın etkilendiği bir hadise yüzünden kimse diğerini uzun vadede suçlamayacak ya da “siyasi pozisyonlarında ciddi değişimler” gerçekleşmeyecek.

Yani kimse Türkiye’ye, “AB çöküyor, İngiltere zaten ayrıldı. Artık birlikte bir güç olalım” şeklinde yanaşmayacak. Lakin, tüm servetini ve ağır sanayisini, sömürgeleştirdikleri insanlara borçlu olan Avrupa; ne güçlü enerji kaynaklarına ne de sömürgeci geçmişi olmamasına rağmen Türkiye’nin bu krizle nasıl baş edebildiğini hırslarından parmaklarını ısırarak sorgulayacak.

ABD ve AVRUPA HALKLARI YÖNETİMLERİNİ SORGULAYACAK

İtalyanlar Libya, Etiyopya, Eritre, Kenya ve Somali’yi; İspanyollar Güney Amerika’yı; Fransızlar Suriye, Cezayir ve Tunus başta olmak üzere Afrika’nın yarısını, Hollanda Uzak Asya’nın çoğunu işgal edip, servetlerine el koyup, insanlarını köleleştirdiler. Gasp ederek yığdıkları bu servete rağmen, hâlâ kendi vatandaşlarına düzgün işleyen bir sağlık hizmeti verememeleri sorgulanacak.

Hayır. “Sömürgeci geçmişlerini” sorgulamayacaklar. O çok ileri denilen demokrasi ve özgürlükler gerçekten olsa idi, asıl bu kanlı serveti sorgulamaları gerekirdi. Fakat, yönetimlerinin bu zenginliği neden bölüşmediğini, huzur evlerinde neden ölüme terk edildiklerini sorgulayacaklar.

Milyonluk orduları, enerji kaynakları, güçlü endüstrilerine ve 350 milyonluk nüfusuna rağmen Amerika’da milyonlarca insanın sağlık güvencesinden yoksun olmasını; başkanlarının yüz binlerce insan kaybedeceklerini “çaresizlik” içinde açıklamasını sorgulayacaklar.

Türkiye’nin tüm baskılara ve terör saldırılarına rağmen, 15 yılda nasıl böylesi güçlü bir sağlık sistemi kurabildiğini; şehir büyüklüğündeki hastaneleri nasıl inşa edebildiğini sorgulayacaklar. Bir kan denizine dönüştürdükleri coğrafyamızda, Türkiye’nin bir yandan savunma sanayisini güçlendirirken; diğer yandan sağlıkta nasıl bir devrim gerçekleştirdiğine anlam vermeye çalışacaklar.

Elbette gıpta ederek değil. DW, BBC, Independent, Sputnik, VOA gibi haber ajanslarının öfke nöbetlerine tutulmaları boşuna değil.