Dünya, Dördüncü Sanayi Devrimi’nin eşiğinde. Birinci Sanayi Devrimi, üretimi makineleştirmek için su ve buhar gücünün sanayide kullanılması ile başladı ve 1800’lerin ortalarında sona erdi. ‘Teknolojik Devrim’ olarak da bilinen ‘İkinci Sanayi Devrimi’ ise, kitlesel üretim için elektrik enerjisi kullanılmasıyla 1870-1914 yılları arasında gerçekleşti. İkinci Sanayi Devrimi; telgrafın ve demiryollarının yaygınlaştığı, telefonun ilk defa kullanılmaya başlandığı bir dönemdir ki bu da kendi içinde insanların ve fikirlerin mobilize olmasına, bir nevi küreselleşmeye neden olmuştu. Üçüncü Sanayi Devrimi, üretimi otomatik hale getirmek için elektronik ve bilgi teknolojilerinin kullanımıyla tetiklenmişti. Dünya Ekonomik Forumu’nun Başkanı Klause Schwab’ın, Foreign Affairs’de de ifade ettiği gibi, şimdi dünya, geçtiğimiz yüzyılın ortalarından itibaren Üçüncü Sanayi Devrimi üzerine inşa edilen bildiğimiz her sektörü dağıtacak ve doğrusal değil exponansiyel olarak evrilen dijitalleşmeye dayalı ‘Dördüncü Sanayi Devrimi’ olarak adlandırılan yeni bir sanayi devrimi ile karşı karşıya.‘Dördüncü Sanayi Devrimi’, Üçüncü Sanayi Devrimi’nin devamı değil; çok daha hızlı, çok daha sistemsel.

Milyarlarca insanın yüksek işlem gücü ve çok yüksek depolama kapasitesi olan taşınabilir cihazlarla birbirine bağlı olduğu ve bilgiye sınırsız erişimlerinin bulunduğu bir dünya düşünün. Bir de bunun üstüne, yeni gelişen teknolojik atılımları da ekleyin: Mesela: insansız araçları (her türlü-hava, kara vb.), malzeme bilimi, otomasyon, İTÜ Bilgisayar Mühendisliği Fakültemizin öğretim üyelerinin araştırma öncelikleri için zikrettikleri:‘şeylerin interneti’ (orijinali ‘internet of things’, internete bağlı nesneler), robotik, 3-D yazıcılar, haberleşme teknolojileri, 5G, nanoteknoloji, biyoteknoloji, yapay zeka, enerji depolama ve kuantum hesaplama vb. Yapay zeka nerede mi kullanılıyor? İnsansız otomobiller, insansız hava araçlarında.

Geçen hafta, 21 yıldır öğretim üyesi olarak görev yaptığım İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Elektronik Fakültesi Endüstri Otomasyon Laboratuvarında enfes bir brifing aldım. Elektronik Fakültesi Hocaları, limanlarda tonlarca ağırlıktaki konteynırları kaldıran vinçlerin, operatör hatası yüzünden konteynırlarda aşırı salınıma neden olması nedeniyle, salınımı azaltacak bir otomasyon programı geliştirmişler. Bu program daha da geliştirildiğinde, vinç operatörüne hiç gerek kalmayabilir. Salınım da azalacağından limanda verim artacak. Daha çok mal, daha çok kısa sürede daha düşük maliyetlere gemilere yüklenebilecek. İTÜ’de başka bir çalışmada ise, ağaçlardan meyve toplayacak robotlar için yazılım hazırlanıyordu. Yazılım, hangi meyve toplanabilir, hangisi ham tanıyor, hangi meyve ağacına ne kadar gübre, ne kadar ilaç verilmeli karar veriyor. Her şey otomize. Böyle olduğunda vasıfsız işçilere ne olacak? İşte bu yüzden,‘Dördüncü Sanayi Devrimi’, adapte olabilen toplumlarda büyük değişikliklere neden olacak: insanların gelir ve refah seviyeleri artacak, hayat kaliteleri yükselecek, üretimde verim artacak ve hiç kuşkusuz yeni değişime ayak uydurabilenlerin özel hayatlarında da memnuniyet artışı olacak. Haberleşme ve ulaşım masrafları azalacak, lojistik destek sağlayan şirketler, küresel arz zincirleri daha etkin hale gelecekler. Bununla birlikte bu değişikliklere ayak uyduramayanları ise büyük sefaletler ve yıkım bekliyor. Her şeyin otomatikleştirilmesiyle işsizlik artacak. Bazı kol gücüne dayanan iş alanları bir bir yok olacak. Makineler, insanların işlerini ellerinden alacaklar. Bununla birlikte insanlar artık daha güvenli ve risksiz iş kollarında çalışacaklar. Mesela kömür madenlerinde kömürü robotların çıkardıklarını düşünün veya nükleer atıkları robotların temizlediği bir dünyayı tahayyül edin. Vasıfsız işgücüne ve düşük katma değerli ürünlere dayalı ekonomileri olan devletler daha da fakirleşecek.  Buna mukabil, yüksek kalifiye işgücüne dayalı ekonomiler daha da zenginleşecek. Bu durum, devletler arasında da bir takım çatışmalara, yeni göç ve mülteci dalgalarına neden olabilir. Hatta aynı devlet içinde, sınıflar arası çatışmalar, eşitsizlikler ve gerilimler daha da artacaktır. Bu durum, ‘Dördüncü Sanayi Devrimi’nin en ciddi ve tehlikeli sonuçlarından biri olabilir. Orta sınıfın yok olmaya başladığına şahit olabiliriz. Aşırı ideolojiler, sosyal medya sayesinde daha hızlı yayılabileceklerdir. Terör örgütlerinin de büyük oranda küreselleştiklerine şahit olacağız.

2015 yılında yayınlanan Dünya Küresel Cinsiyet Uçurumu raporuna göre, 2006 yılında dünyada kadınlar yıllık ortalama 6 bin Dolar, erkekler ise 11 bin Dolar kazanırken, 2015’de bu rakamlar kadınlar için 11 bin Dolar’a, erkekler için ise 21 bin Dolar’a çıktı. Bu durum, işgücü piyasasında kadınlar ile erkekler arasındaki uçurumun arttığının, kadınların erkekler ile eşit işe eşit ücret almadığının bir kanıtı. Ancak, ‘Dördüncü Sanayi Devrimi’, toplumlardaki klasik kadın-erkek rollerinde de değişikliklere neden olacak. Artık kas gücü yerine beyin gücü geçeceği için erkeklerin egemen olduğu tüm sektörlerde kadınların karar verme mekanizmalarına tırmandıklarına şahit olacağız. Sermaye el değiştirdikçe ve erkeklerden, kadınların ellerine doğru geçtikçe, sermayenin şekillendirdiği siyasette de daha çok kadın görmeye başlayacağız. Yeni süreç, engellilerin iş gücü piyasasına daha etkin katılımı için de pek çok fırsatlar içeriyor. Robotikte ilerleme ve her şeyin otomatikleştirilmesi ile örneğin yürüme engelli bir insan oturduğu yerden her türlü ihtiyacını karşılayabilecek, işiyle ilgili her türlü talimatı, bilgisayar üzerinden dünyanın her yerine verebilecek.

Önümüzdeki dönemin anahtar kelimesi ‘inovasyon’ olacak. Üniversitelerimiz de kendilerini yeniden bu doğrultuda yapılandırmalılar. Öyle mezunlar vermeliler ki o mezunlar ileride, iyi ve saygın işlerde çalışarak insan onuruna yakışır bir yaşam sürebilsinler.