Doğu Türkistan gerçeği, dünyanın ve Türkiye’nin görmezden geldiği, görmezden gelinmese de siyasi çıkarlar uğruna feda edilen bir gerçek. Çin’in ticari gücü bu meselenin birçok yerde dillendirilmesinin önüne geçiyor ve ülkeler susmayı yeğliyor.

Son dönemlerde Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı politikalar tekrar gündeme geldi. Bu zulmün gerçekten konuşulmaması için fotoğraflar üzerinden dezenformasyon yapıldı; ama bir gerçek vardı: Çin’in zulmü yeni değildi ve devam eden bir uygulamaydı.

İHH raporunda da belirtildiği gibi: “Doğu Türkistanlılar düşünce, ifade ve din hürriyeti alanlarında tamamıyla kuşatılmış durumdadır. Barışçı örgüt kurma, toplanma, siyasi, kanun önünde eşitlik, azınlık, eğitim, çalışma, mülkiyet ve serbest seçimlere katılma hakları ile adalet, haysiyet ve ünü koruma, göç ve iltica gibi haklar bu halk için söz konusu değildir. Kendilerine özgürlük sunulmadığı için Doğu Türkistanlıların gerek ferdi gerekse ailevi ve toplumsal mahremiyeti hiçe sayılmaktadır.

Çin hükümeti, Uygurlara yönelik günlük hayatın her alanında farklı bir yıldırma politikası uygulamaktadır. Bu siyasetin temel hedeflerinden biri ise, Doğu Türkistan’da Uygur nüfusunu azaltarak bölgeyi Çinlileştirmektir.”

Bu zulüm devam ederken Tayland’a sığınan Uygurların Çin’e iade edilme görüntüleri, Guantanamo’ya nakledilen “esirleri” hatırlattı. Uçakta polislerin arasına oturtulan Uygurluların her birine sıra numarası verilmiş tişört giydirilmiş ve elleri arkadan kelepçelenmişti.

Çin’e götürülen Uygurlulara klasik diktatörlük yöntemi olarak uçakta Çin’den nasıl çıktıkları ve Türkiye, Suriye ve Irak’a nasıl gittikleri ve nasıl “terörist” olduklarını anlattırdılar. Uygurlular konuşurken, Afganistan ve Suriye’den görüntüler gösterilerek algı daha da kuvvetlendirildi.

Daha önce Tayland’dan Türkiye gönderilenler, özellikle kadın ve çocuklardan seçildi ve aileler parçalatıldı. Şimdi bu parçalatılan ailelerin erkeklerinin büyük bir kısmı, Çin’e Tayland askeri yönetimi tarafından iade edildi ve akıbetleri bundan sonra bilinmeyecek gibi.

Çin, Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurlular üzerinden kirli bir oyun oynuyor.

Suriye’deki direnişin başlamasıyla birlikte Çin’de bir el, köylerde yaşayan ve “aşırı dindar”, her türlü hayat şartından uzak olan Doğu Türkistanlıları, Suriye’de IŞİD’in kucağına itiyor.

“Size Suriye’de yeni bir vatan vaat ediyoruz. Fatura yok, yiyecekleri biz vereceğiz, maaş alıp Allah yolunda cihat edeceksiniz” denilerek, Doğu Türkistanlılar Suriye’ye gönderiliyor. Bu insanlar, Çin’in içlerinden 3 bin kilometre mesafeyi hiçbir pasaportları ve belgeleri olmadan Çin güvenlik birimlerine takılmadan geçiyorlar. Bu seyahatte Çin İstihbaratı, Doğu Türkistanlıları ikna eden Uygurlar ve Türkiye’deki uluslararası insan kaçakçıları devrede.”

Şimdi Çin bir taraftan kendi istihbaratıyla organize ettiği şekliyle IŞİD’e katılımı gerekçe göstererek, Doğu Türkistan’daki keyfi uygulamalarını daha da şiddetlendirecek ve bazı eylemler sonrası Doğu Türkistanlılar “terörize” edilecek.

Yakın zamanda Doğu Türkistan, IŞİD üzerinden yeni bir manevra alanı haline getirilecek, bu kirli oyunu hep birlikte göreceğiz; ama olan yine Uygur Türklerine olacak.

Suriye’de bir kaos ve dizayn aracı olarak kullanılan IŞİD, başka bölgelerde olduğu gibi, Doğu Türkistan’da da Müslüman kanının akması noktasında kullanılacak ve Türkiye, yine bu insanların geçişi noktasında suçlanacak… Oyun bu…