Diyarbakır’ın nesi meşhur diye sormuştuk dün ve herkesin aklına ilk gelen “Karpuz” cevabının Diyarbakır’a yakışmayan bir ezber olduğunu söylemiştik.
Bir yerin nesi meşhur diye sorduğumuzda aslında oranın hikâyesini sorarız. Geçmişini sorarız, içinde barındırdıklarını sorarız. Bütün bunları sorarken “Bizimle ne paylaşabilirsiniz” demiş oluyoruz. Diyarbakır ne paylaşıyor dünyayla? Karpuz mu? Ayıp değil mi?
Kur’an-ı Kerim’de adı geçen 25 peygamberden 2’sinin kabirleri Diyarbakır’da. 25 şehit sahabenin mezarları Diyarbakır’da. 12 bin yıl öncesinden medeniyet izleri taşıyan tarihi eserler Diyarbakır’da. İslam tarihinde çok önemli yere sahip 18 tarihi cami Diyarbakır’da.
Artuklular, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı döneminin en büyük eserleri Diyarbakır’da. Köşe yazısına sığmayacak daha ne eserler ne tarihler… Diyarbakır’ın sadece Türkiye’ye değil bütün insanlığa ikram edeceği bütün bu hazineler sessiz sedasız orada bekliyor. Hiçbirini saymayın. Sadece iki peygamber kabrini hesap edin. Konya’ya Mevlana için gelen ziyaretçi sayısını düşünün şimdide… Adı Kur’an-ı Kerim’de geçen peygamberler mi daha çok ilgi çeker; yoksa bir Allah dostu mu? Derdim bir kıyas edepsizliği yapmak değil hâşa ama diyorum ki bu durumu İslam âlemine anlatabilsek; Diyarbakır semalarında uçaklar inmek için sıra bekler…
Sözün özü: Diyarbakır, AB’den gelip oralarda fink atan kan sevicisi madamların laboratuvarı değil İslam âleminin gözbebeğidir ama bizim haberimiz yok…