Genellikle insanların musibetlerden ders çıkaracağı düşünülür. Kovid belası nedeniyle uzun zaman evlere kapandık. Resmi rakamlara göre yaklaşık 6,5 milyon insan öldü. Türkiye’de ise 100.000 can gitti. Milyonlarcası mikrobun yan etkisiyle farklı hastalıklara duçar oldu. Bütün bu yaşadıklarımızdan ibret alıp daha iyi bir dünyada birlik ve beraberlik içerisinde kardeşçe yaşayacağımızı umduk. Ama maalesef öyle olmadı. Ne virüs tam gitti ne de biz ders aldık. Hiçbir şey olmamış gibi daha büyük bir “öfke ve kin” ile hayata saldırıyoruz.
Bilimin ve teknolojinin gücüyle her şeyin üstesinden geleceğini düşünen insan, bir kez daha hayal kırıklığına uğradı. Toplu ölümler yaşanınca ilim de teknoloji de sorgulanmaya başlandı. Bunun yansımaları aşı karşıtlığında zirve yaptı. Bir yanda virüs nedeniyle hızlı artan kitlesel ölümler diğer yanda aşı nedeniyle kafa karıştıran sorular… Sadece bilim ve teknoloji mi? Değerler, kutsallar, siyasi ve ekonomik düzen, yerleşik olan her şey sorgu sürecinden geçirildi. Hayatımızı kolaylaştıracağını umduğumuz teknolojik yenilikler hayatımızı zehir etmeye başladı.
Peki, daha iyi bir dünyada yaşamak için ders aldık mı? Ne mümkün. Virüs öncesi bencilliğinden, çıkarcılığından şikâyet ettiğimiz insan, hızlı bir şekilde eski ayarlarına döndü. Hatta bu defa uzun süre mahrum kaldıklarını da kapatmak için daha hırslı, daha açgözlü bir ruh haliyle etrafa saldırmaya başladı. Hâlbuki virüs bize bu dünyada tek başımıza olmadığımızı yaşamak için başkalarına ve sistemlere ihtiyacımız olduğunu öğretmişti. Maskeler arkasında nasıl yalnız ve çaresiz hissetmiştik kendimizi.
Kendimize örnek aldığımız teknolojik olarak gelişmiş ülkelerin, yaşlılarının ve kimsesizlerinin toplu ölümleri karşısında hiçbir şey yapmamaları ve adeta onları ölüme terk etmeleri bizi şok etmişti. Evrimci zihniyet yaklaşımıyla “güçlü olan yaşasın” tavrı kendini gösteriyordu. Kapitalist dünyada zayıflara yer yoktu. Hayatın bir yarış ve rekabet olarak algılandığı dünyada sadece güçlülere yer vardı. Ancak bugün güçlü olabilirsiniz ancak yarın zincirin zayıf halkası olarak sıra size de gelecek elbette. Tabii seleksiyona tabi tutulacak ve yok edileceksiniz… Bu durumda iyi ki ölüm var demekten başka bir çözüm kalmıyor.
Merhametsiz zihniyetlerin kurduğu düzenler öteden beri birbirine saldırmaya devam ediyor.Gücü elinde bulunduran kişiler, kurumlar ve devletler başkalarının elindekilerine göz dikiyorlar. Günümüz dünyasında da ekonomik, siyasi ve sosyal düzen bozuldu. Büyük bir belirsizlik ortamına doğru hızlı bir şekilde ilerliyoruz. Rusya, Ukrayna’ya saldırdı. Çin, Tayvan’a saldırmak için fırsat kolluyor. İngiltere’de, İtalya’da başbakanlar görevlerini bırakmak zorunda kaldı. Bütün dünyada enflasyon arttı. Tedarik zincirleri bozuldu. Diğer taraftan güzel dünyamızı hızlı bir şekilde kirletmeye devam ediyoruz… Zaten dengesiz olan dünya düzeni daha da karmaşık bir şekilde içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Bu gidişatın sonunda daha sıkıntılı günler bizi bekliyor. Dünyada ırkçılık hastalığı yeniden yükselişe geçti. Aklıselim sahibi, dünyada var olan canlı cansız her şeyin bir emanet olduğu bilinciyle hareket edecek insanlara çok ihtiyacımız var. İyilerin ve merhametlilerin sayısını artırmaktan başka çaremiz yok.