Sosyal medyanın bize kazandırdığı her şeyden haberdar olma hâli, ‘Bir Şeyleri Kaçırma Korkusu (FOMO - Fear of Missing Out)’ olarak adlandırılıyor. Bu yeni durum, hemen her şeye hâkim olma, her şeyi bilme, olan biteni kaçırmama kaygısı olarak açıklanabilir.
Her şeyden haberdar olma arzusu, başlangıçta keyifli bir aktivite gibi gelirken, bir süre sonra durumun hiç de böyle olmadığını kavrıyoruz. Telefonumuza gelen son dakika bildirimleri, gözümüzü nereye çevirsek karşımıza çıkan gündeme dair felâket haberleri, mutsuzluk olarak bize yansıyor.
Bir günde bir yıla sığacak gelişmenin zihnimize yüklenmesi, ağır geliyor bir noktadan sonra. Bir süre sonra bildirimleri sessize almaya başlıyor, kafamızı meşgul eden son dakika gelişmelerine kendimizi kaptırmamaya çalışıyoruz.
Bu durumda aldığım birinci önlem, çalıştığım bilgisayar ve cep telefonumdaki bütün bildirimleri sessize almak. Sessize almak da yetmiyor. Telefon göz hizanızda bir yerdeyse, ekrana düşen bildirimler yine sizi meşgul ediyor. Bunun çözümü telefonu masaya ters çevirip koymak.
Gündeme dair çoğu şeyden haberdar olmak, çözüm üretme şansımız olmayan pek çok küresel soruna kafa yormak, o sorunların bizde oluşturduğu olumsuz psikolojik duruma katlanmak ve moral olarak çökmek anlamına geliyor. Bu da asıl ödevlerimizden bizi uzaklaştırıyor.
Anksiyete, yani kaygı bozukluğu adı verilen psikolojik rahatsızlığa kadar giden bu durum, haberlere kayıtsız kalarak aşılabilir. Daha doğrusu, kendimizi gereğinden fazla gündeme kaptırmayarak diyelim. Olan bitene kayıtsız kalmak doğru değil çünkü.
Bu noktada yeni bir kavram çıkıyor karşımıza. ‘Bir Şeyleri Kaçırmanın Getirdiği Rahatlama (ROMO - Relief of Missing Out)’ olarak tanımlanan bu yeni kavram, NewsLabTurkey’de ilk kez karşıma çıktı. ROMO, Benjamin Toff ve Rasmus Kleis Nielsen tarafından İngiltere’de yapılan araştırmayı değerlendiren Joshua Benton tarafından ortaya atılmış.
Toff ve Nielsen’in araştırması, sürekli negatif, kaygı verici ve huzursuz edici tonda sunulan habere maruz kalan büyük çoğunluğun haberlerden kaçınmayı tercih ettiğini, kendilerini bu şekilde koruma çabası içine girdiklerini ortaya koyuyor.
Gündeme düşen gelişmelerin çoğu, sosyal medya kullanıcısı ve medya tüketicisinde ani ve olumsuz duygusal tepkiye neden olacak şekilde sunuluyor. Bu haber formatı, ani şok etkisi yaratıyor. Bu tür içeriklerle karşılaşanların çoğu kendilerini endişeli ve güçsüz hissettiklerini söylüyor.
Kitlelerin endişe verici enformasyon bombardımanına maruz kalmasının önlenmesi ve toplumun psikolojisinin bozulmaması için medyaya görev düşüyor. Öncelikle, kaygı verici ve topluma endişe pompalayıcı üslup kullanmayı bırakmak gerekiyor.
Medyada egemen hâle gelen bu haber formatı, bazı kişilerde haberden kaçınma davranışı geliştirirken, bazı kişileri tam tersine gündemin kölesi hâline getiriyor. Her şeyi bilme arzusuyla başlayan bu davranış, sosyal medyada her konuda fikir beyan edilmesi ve sonrasında iletişim kazalarıyla bile sonuçlanabiliyor.