Başlıktaki ifade Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’a ait…

Bu sert ifadeyi kullanmasına neden olan kişi, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz…

Son dönemlerde özellikle de sosyal medyada boy gösteren bu insan kasabı, Türkiye ve Erdoğan düşmanlığında başı çekiyor.

Fahrettin Bey’i çileden çıkaran da mezkûr şahsın sosyal medyadaki bu saldırılarından birisi.

Tanıyanlar iyi bilir ki Fahrettin Bey, halim selim, çelebi bir insandır.

Israel Katz, sadece böylesine nazik bir beyefendiyi öfkelendirmedi; azıcık Türkiye muhabbeti olan, ülkesinin onurunu önceleyen herkesi gadaba getirecek denli haddini aştı ve terbiyesizliğin dibini buldu.

Görmeyenler için bu mide bulandıran herifin X’teki paylaşımını tasvir etmeye çalışalım.

İğrenç ötesi cümleler, bir görselle desteklenmiş.

Resimde ön planda Sayın Cumhurbaşkanı var.

Hemen üstünde yanan bir Türk bayrağı ile sağda ve solda yine yanan iki cami görüntüsü…

İletinin içeriğine girip asabınızı bir kez daha bozmaya niyetim yok lakin ifadeler o kadar tahrik edici ki; dediğim gibi azıcık onuru olan bir insanı çileden çıkarmaya yetiyor.

İşin en kötü tarafı, Katz’ın iletiyi İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ismini etiketleyerek noktalamış olması…

Anlaşılan İsrail, 2028’deki cumhurbaşkanı adaylarını şimdiden deklare etmiş oldu.

Sadece Sayın Cumhurbaşkanını değil, doğrudan doğruya Türkiye’yi hedef alan, bu millet için iki kutsi değer olan bayrak ve camileri yanarken tasvir eden bu eli kanlı katil; aslında bu milletin doğrudan doğruya en temel değerlerine ve mayasına saldırı teşebbüsünde bulunmuştur.

İşte, bayrak ve cami ile sembolize edilen bu değerlere yönelik ahlaksız saldırı bu nedenle herkesi, hepimizi öfkelendirdi ve çileden çıkardı.

Üzülerek ifade etmeliyim ki bu ileti nedeniyle Israel Katz’ı tebrik eden, destekleyen nadanlar da olmadı değil…

Kemiyet planında neye tekabül ettikleri hakkında doğrusu hiçbir fikrim yok ama keyfiyet planında içimizi acıtan, boğazımıza bir yumruk gibi düğümlenen bir nadanlık vardı bu destek postlarında.

Buradaki hâletiruhiyeyi tarif etmek imkân dâhilinde değil ne yazık ki…

Bir kimsenin kendi ülkesiyle ilgili böylesine aşağılık bir paylaşımı sırf ideolojik gerekçeyle destekliyor olması bir hayli düşündürücüdür ve bunun üzerinde ciddi ciddi düşünülmelidir.

Konu İletişim Başkanlığından açılmışken devam edelim.

Malum, birkaç gün önce sosyal medya mecralarından birisine erişim kısıtlaması getirildi.

Başta İsrail Dışişleri Bakanı’nı destekleyen güruh olmak üzere birtakım ünlüler de bu kısıtlamaya ciddi tepki gösterdiler.

İleri sürdükleri argüman ise “sansür” oldu.

İroniye bakar mısınız Allah aşkına!

Başlangıçta, şehit edilen Heniyye ile ilgili paylaşımlara ve Gazze’deki soykırımın yansıtılmasına sansür uygulayan ve koskoca İslam toplumunu hiçe sayan malum sosyal medya grubu olmuştu.

Bu hukuksuz sansüre misliyle mukabelede bulunulunca da kıyamet koptu ve İletişim Başkanlığı ile Fahrettin Altun, ne idüğü belirsiz bu sözde “özgürlük” gerekçesiyle hedefe kondu.

Yani anılan sosyal medya grubunun iletişim özgürlüğünü hiçe sayması değil de yaptığı hukuksuzluğa mukabelede bulunulması tepki nedeni oldu.

Gel de bu paradoksu anlamlandır…

Evet, Türkiye’nin de içinde olduğu bölgemiz ciddi bir savaş tehdidi altında.

Amerika’nın ve Avrupa’nın tam desteğini almış soykırımcı siyonistler, bölgeyi bir ateş yumağına dönüştürmek için her türlü provokasyona başvururken bizim, ‘millî güvenlik’ konusunda bile aynı noktada bulunamayışımız ciddi bir tehlikeye işaret ediyor.

Zor günlerden hatta ateşten günlerden geçtiğimiz bu süreçte, vatanını seven herkesin aklıselim ile hareket etmesi şart lakin gelin görün ki; her şey tam tersi istikamette yol alıyor ne yazık ki…

Allah, cümlemize basiret ve feraset ihsan eylesin…