AK Parti hükümetlerinin gerek kriz öncesi ve sonrası Suriye konusunda benimsediği politikaları söylemsel bağlamda tamamen, eylemsel olarak ise kısmen desteklemiş biri olarak söyleyecek çok fazla sözüm olmakla birlikte -bu hakkımı saklı tutarak- yine bu kapsamda bir başka güncel pratik problemi gündeme taşımak istiyorum.
Türkiye’nin iki milyon üzerinde Suriyeliyi konuk ettiğini ve bu durumun getirdiği maddi-manevi bedellerin ağırlığını göğüslemek durumunda olmanın haklı övüncünü her fırsatta dile getiren hükümetimiz, sanırım bu misafirlerimizin aynı zamanda kendi ülkelerinde çeşitli üretim faaliyetlerinde bulunan insanlar topluluğu olduğunu pek önemsemiyor. Bu insanların yekun çoğunluğu ‘’Türkiye’ye sığınalım ve onlar da bize baksın, yiyip içelim bedavadan!’’ anlayışıyla gelmemişlerdir bu topraklara. Ya neden kaçıp buralara göç etmişlerdir? Ölmemek ya da çoluk çocuklarının öldürüldüğünü görmemek için… Tüm bu sınırlardan gelen pasaportsuz misafirler dışında Beyrut, Amman, Tartus vs. üzerinden misafir olgusu dışında resmi pasaportlarıyla giriş yapmış ve resmi ikamet izniyle yaşayan binlerce Suriyeli de var ülkemizde. Üstelik büyük çoğunluğu yüksek eğitimli ya da ‘’önceki’’ yaşamlarında iş, güç, meslek sahibi ‘’ekabir’’ bir kitle.
Peki bu insanlar ne yapıyor ülkemizde şimdi? Hiç, hiç bir şey… Azıcık birikimleriyle kaçmak zorunda oldukları ülkelerinden “yeni bir umut” ümidiyle geldikleri Türkiye’de yüzlerine bakan çok az. Ya tanıdıkları birileri vesilesiyle karın tokluğuna bir yerlerde ne iş bulurlarsa ya da bir umut kendilerini Avrupa -ve her nedense de İsveç- ülkelerine atabilmek, tabii ki kaçak yollardan… Geçenlerde ‘’Akdeniz göçmen mezarlığına döndü’’ diyordu Reis-i Cumhur. Durum tam da budur.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, bunca insanı Türkiye’ye kabul ederken bu savaşın çok kısa sürede bitmeyebileceğini tahmin etmemiş olamaz. O halde ülkemize kabul ettiğimiz –resmi ya da gayr-ı resmi- Suriyeli yetişmiş insan kaynağı için bir istihdam politikamız var mı?
Maalesef hiç yok.
Vazgeçtim ülkemize masrafsız insan kaynağı olarak gelen esnaf ve zanaatkara iş imkanlarının kolaylaştırılmasından Suriye yüksek öğrenim kurumlarından mezun olmuş pırıl pırıl, içleri Türkiye sevdası ve umuduyla dolu olarak ‘’bu barış adasına’’ gelmiş gençler ya herhangi bir lokantada bulaşık yıkıyor ya da masaları temizliyorlar ve yahut arabaları…
Mesela Abdullatif var yanımda Hamalı bir yetim yakınımız ve 24 yaşında nur yüzlü tertemiz bir genç. Şam’ın en gözde özel üniversitelerinden Kalamun Üniversitesi Eczacılık ve İlaç Üretimi Kimyası Bölümü’nden dereceyle mezun, çok iyi derecede İngilizce biliyor ve 4 aydır Ankara’da Türkçe öğrenmekle meşgul. Daha önce başvurduğumuz eczacı arayan bir ilaç üretim şirketi tarafından dün için davet edildik. Görüşmede delikanlının yeterliliğinden etkilenmişler ve mülakata girmek için bekleyen onlarca kişi hala orada beklerken hemen genel toplantı odasını açıp beni davet ettiler. Oturduk konuştuk, tamam dediler. “Abdullatif’in şahsı ve eğitimine ilişkin belgeler, almak istediğimiz eleman niteliklerine çok uygun. Kaldı ki 11 eczacı alacağız ve biri de Abdullatif olacak. Ancak lütfen üniversitesinin YÖK tarafından tanındığına dair bir belge getirin.” Hay hay efendim, dedim ve yakında görüşmek üzere vedalaştık.
Gün boyu internetten araştırdım, YÖK sayfalarına girdim. Olmadı, YÖK’ü aradım vs… Abdullatif’in bizatihi başvurması gerekiyormuş, buna da eyvallah. Ancak YÖK’ün sayfasında Suriyeliler için şu önemli uyarıyı paylaşmadan sizlere veda edemeyeceğim:
DUYURU
1-Dışişleri Bakanlığından alınan 28.03.2013 tarihli yazıda belirtildiği üzere, içinde bulunduğu olağanüstü koşulların Suriye makamlarıyla diplomatik yazışma süreçlerini kesintiye uğratması nedeniyle Suriye’deki yükseköğretim kurumlarından almış oldukları diplomalarının denklik işlemleri için Kurulumuza başvuran ilgililerin diplomaları bir süredir teyit edilememekte ve ilgililer hakkında işlem tesis edilememektedir.
2-Suriye’deki yükseköğretim kurumlarından mezun olup Kurulumuza diploma denklik başvurusunda bulunmuş olan ve teyit yapılamadığı için hakkında işlem tesis edilemeyen ilgililer ihtiyaç duymaları halinde evrak asıllarını geçici süreyle alabilirler.
3-Suriye’deki yükseköğretim kurumlarından mezun olup Kurulumuza diploma denklik başvurusunda bulunmak isteyen ilgililerin diploma teyitlerine ilişkin mevcut durumu (teyit aşamasının uzun sürebileceği ihtimalini) göz önünde bulundurarak müracaat etmelerinde yarar görülmektedir.
Bu duyuru ‘’Bize gelmene gerek yok, bu iş zor açıkçası zor be gardaş!’’ diyor. Olur. Eczacı, bilgisayar mühendisi, diş hekimi vb. Abdüllatifler beş paraya lokanta masalarını temizleyip bulaşıklarını yıkamaya devam etsinler ve bir fırsatını bulduklarında da -şayet Akdeniz’de boğulmazlarsa- Avrupa ulaşıp onlara hizmet etsinler! Yazık! Türkiye’mizin beş kuruş masraf etmeden yetişmiş ve kendisine gönülden bağlı olarak hizmet etmek isteyen insan kaynaklarına sunacağı alternatif bu mudur?
Şayet ülkene 2 milyon küsur yeni insan unsurunu kabul ediyor isen her türlü durum için pratik çözümleri de geliştirmiş olman gerekiyor.
Yemişim Paralelini!
Selam ve duayla…
Not: .(Esasen benim saklı tuttuklarımın bir çoğunu Timetürk haber sitesinde 19 Mart 2015 tarihinde yayımlanan Levent Kemal imzalı makale oldukça açık bir şekilde dillendirmiş. Okumak isteyenler için linki; www.timeturk.com/tr/2015/03/19/turkiye-nin-bir-suriye-politikasi-var-mi.html#.VQxD-46sU5M )