Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Koruma Şubesi’nde görevli bir polis memuru 15 Temmuz alçak darbe ve işgal kalkışması sonrasında o gece yaşadıklarını bana şöyle anlatmıştı:

“Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’nde tepemizden bombalar yağıyordu. Elimizdeki silahlar bomba yağdıran uçaklara ve gelen tanklara karşı savunma yapmamıza yetmiyordu. Arkadaşlarımız şehit oluyordu. Dehşeti yaşıyorduk. Silahlarımızın mermileri de bitmişti. Artık şehit olacağımızı düşünerek son dualarımızı ediyorduk. Tam o sırada ‘Allah’u Ekber’ sesleri duyduk. Gittikçe yakınlaşıyordu bu ses. İşte o zaman ben dedim ki, şimdi kurtulduk. Milletimizin bizi kurtaracağını orda anladık. O aziz millet emniyet müdürlüğüne girmek üzere olan tankı durdurdu. İçindeki haini alıp çıkardı. Milletimiz oraya gelmese idi, hepimizi öldüreceklerdi. Çünkü ölmeden teslim olmamak için emir almıştık. O anı anlatmakla olmaz. Yaşamak gerek. Bu aziz milletimize ne kadar hizmet etsek azdır.”

15 Temmuz’da devleti bu aziz millet canı pahasına kurtarmıştır. Devlet milletine borçludur. O gece şehit olanları rahmet ve minnetle tüm şehitlerimizle birlikte anıyorum. Gazilerimize daima huzur ve saadet diliyorum. Onlar kahramanlardır. Ancak sadece onlar değil, sokağa çıkarak vatanını savunan, çıkamayıp dua eden, tüm bu alçak girişimi dünyaya duyuran medyada o gece aktif çalışan herkes, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında saf tutan herkes 15 Temmuz kahramanıdır. Bu kahramanlık şanı, işte bu aziz milletin ta kendisine aittir.

Peki aynı millet şimdi nasıl bir karşılık görüyor? Polis çevirmelerinde bu aziz millete nasıl bir tavır takınılıyor? Her vatandaşa ‘şüpheli’ muamelesi nasıl yapılıyor?

Yok mu öyle bir şey? Çakar araçlarla ve korumalarla gezenlere elbette ki yok. Şahsen ben yaşadım. Eşim ve çocuklarımla Ankara’da bir çevirmede polis beni durdurdu. Aracımın ön camında Parlamento muhabiri olduğuma dair, TBMM’ye giriş kartımı gören memur, “Sen parlamento muhabiri misin?” diye sordu. ‘Evet’ deyince de “Kimliğini ver bakalım. GBT’ni yapalım. Yanındakiler de versin?” dedi. Abartısız tavır aynen böyle…. Çocukların yaşı tutmuyor dedim ve eşimle kendimin kimliğini verdim. Ama içimden de şunu söyledim. “Bu tavırlarınızı Allah’a havale ediyorum.”

Ben bu tavırları çok defa yaşadım.  Hepsini de Allah’a havale ettim. Ama bu tavırları aracı olmayanların da nasıl yaşadıklarını anlatanlardan duydum. Ankara ve İstanbul’da özellikle kalabalık yerlerde GBT sorgulama yapmak üzere vatandaşların önünü kesen polislerin de aynı tavrı sergiledikleri sır değil.

Karar Gazetesi yazarı Akif Beki 16 Şubat tarihli “Polisten rahatız olma hakkı” başlıklı bir yazı yazdı. Yazısında özete “4-5 araçlık kalabalık bir trafik ekibi, hiç beklemedikleri bir noktada tedbirsiz yakaladıkları sürücülere ceza kesmeye yetişemiyordu. Kural ihlali yaparken enselenen cezasını da sineye çeker, şikâyete hakkı tabii ki yok. Polis de görevini yapıyor neticede.

Makbuz doldurmakla meşgul memurun başında beklerken uygulamanın biçimini rahatsız edici bulduğumu, yadırgadığımı söyledim. Ama bağırıp çağırmadan, kabalaşmadan, nezaketi elden bırakmadan.

Yan tarafımızda kulak misafiri olan gençten bir başka memur, lafa karışıp ne dese beğenirsiniz. ‘Polisten rahatsız oluyorsanız gidin başka yerde yaşayın’ diye yekten çıkışmasın mı!

Sesin sahibine dönüp giydiği üniformanın ona kimseyi ülkesinden kovma hakkı vermediğini hatırlattım.

Ama nafile, aynı cümleyi tekrarlamasın mı! Bir daha, bir daha… ‘Polisten rahatsızsanız gidin başka yerde yaşayın’ dedi de başka bir şey demedi.” Akif Beki’nin yazısının tamamını karar gazetesinden dilerseniz okuyabilirsiniz.

Şunu söylemek istiyorum. Burası polis devleti değil. 15 Temmuz’da polisi teröristlerin elinden kurtaran bu millete, bu gazetecilere yapılan bu muamele hiç de masum bir muamele değildir. Devleti 15 Temmuz’da kurtaran bu millete polisin ‘Devlet benim’ tavrı yanlıştır.

Yazı ve haberleri için ya da içi boş şikayetlere rağmen yakalama kararı çıkarılan kişi sayısı nedir acaba diye de merak ettim.

“Acaba 15 Temmuz’da kahramanlık destanı yazan bu aziz millete karşı bir operasyon mu yürütülüyor?” diye düşünmeden edemiyorum. Önümüzdeki seçimleri bir de bu taraftan okuyun.

Selam ve dua ile…