Geçen yazımızda boykot adına ortaya konan uygulamaları eleştirmeyi esas almış, bir sonraki yazımızda doğru uygulamalar nasıl olmalıdır konusuna değineceğimizi vaat etmiştik. Boykot siyasal/politik sonuçlar alabilmek için planlı organize ekonomik, tutumlar almaktır. Yani esasen boykot bir stratejik karar, stratejik uygulamadır. Strateji denince akla gelen isimlerden birisi de bundan yaklaşık 2500 yıl önce yaşamış olan, Çinli General Sun Tzu’dur. Sun Tzu, en iyisi düşmanın stratejisine saldırmaktır, demiştir. Düşmanın silahı ve stratejisi ekonomik ise elbette bu noktaya saldırmak kadar doğru bir şey olamaz. Günümüz dünyasında her ne kadar düşman dediğimiz şey, tek merkezli, tek boyutlu olmasa da bazı siyasal ve ekonomik merkezlerin hem ülkemize hem değerlerimize açıkça düşmanlıklarını da bilmekteyiz. Mesela uluslararası şirketlerin doğrudan yahut dolaylı olarak emperyalist ülkelerin karar alma mekanizmalarına etki ettiği aşikârdır. Bu sebeple doğru zamanla doğru metodolojilerle hareket edildiğinde ekonomik boykot istenilen siyasal sonuçlara ulaştırabilmektedir. Öyleyse tanımı, tasviri bırakıp basit organizasyonel gerçeklere geçelim.

Ülkemizde ekonomik boykot ifadeleri siyasi ve askeri krizlerde ortaya çıkar. Nadiren bir işe yaradığı görülmüştür. Bugüne kadar boykottan en çok etkilenen, ciddi ekonomik zararlara maruz kalan ve ülkemizden çekilme yolları arayan uluslararası firma Danone olmuştur. Coca Cola firması çok sık boykot hedefi olmasına karşın, her boykot girişiminde akıllı PR stratejileriyle kriz dönemlerini fazla zarar görmeden atlatabilmeyi başarmıştır. Boykotların başarısızlığının ana sebebi boykotların bir merkezden doğru argüman ve yöntemler kullanılamadan yapılmasıdır. Boykotu seslendirenlerin plansızlıkları, beceriksizlikleri, hazırlıksız olmaları nedeniyle boykotlar muhataplar ve 3. kişilerce kolaylıkla manipüle edilmekte, etkisiz ve itibarsız hale getirilmektedir. Güvenilirliği olmayan listeler, yılgınlığa sebep olan büyük hedefler, doğru kurulamayan söylemler yüzünden boykotlar sadece vicdanları rahatlatan beylik çıkışlar olarak geçip gitmektedir.

Bir boykotun işe yarayabilmesi için asgari şu unsurların bir araya getirilmesi gerekir: Halk, medya, perakendeciler ve sivil toplum örgütleri. Ülkemizde perakende şirketlerinin neredeyse yüzde 70’i muhafazakâr cenahtan kişi ve kurumlara aittir. Bu şirketlerin ve çatı kuruluşlarının ihtiyaç halinde kullanılacak boykot mekanizması için önceden ikna edilmesi ve zorlanması gerekmektedir. Elbette ki ekonomik çıkarları nedeniyle bu işlere çok gönüllü olmayacaktır. Ancak ciddi bir STK organizasyonu, medya desteğiyle birleşirse kolaylıkla ikna edileceklerdir. Çünkü perakendeciler, müşteri taleplerine karşı en hassas ve kırılgan şirketlerdir. Perakende şirketleri kurumsal olarak bu işlere dahil edilmeden başarı elde etmek imkansız gibidir. Bu meselenin 4 unsuru bir araya getirildiğinde bir de basit doğru organizasyona ve o organizasyonun doğru prensiplere oturtulması gerekiyor ki, onu da nasipse bir sonraki yazıda ele alırız.