Geçen yazımızı, Sempozyum ve benzeri akademik çalışmalarla bir işbirliğinin zayıf kalacağını belirterek bitirmiştik. Gerçekten de akademik çalışmalar değerli olsa da devamlılıklarının olmaması, arşiv oluşturulmaması ve çalışmaların öncekilerin üzerine bina edilmemesi dolaysısıyla bu tür organizasyonlar sonuçsuz kalmakta.

Örnek vermek gerekirse, hem Bosna’da hem de Bosna dışında Dayton Barış Anlaşması kesinlikle yüzlerce defa tartışılmıştır. Çoğu birbirinden habersiz ve kopuk olan bu çalışmaların bir gündem veya kamuoyu oluşturamadığı ve bir sonuç doğurmadığını görüyoruz. Bosna’nın yeni baştan inşası için anayasal ve hukuki sistemin problemleri ülkenin bölgenin ve dünyanın gündemine bir şekilde taşınabilirse bundan bir sonuç elde etmek mümkün görünüyor.

Bosna ile ilgili akademik çalışmalarda artık 25 yıl geride kalan savaşı “uluslararası hukuk boyutu” dışında tartışmanın bir anlamı kalmadığı gibi bunun mevcut durumu düzeltmesi de beklenemez.

Tabii ki, tarihi unutmadan, ancak Bosna’nın bugününü geleceğine bağlayarak bir ümit inşa etmek gerekli.

Bosna’nın Yugoslavya’dan bağımsızlık sürecinde 1992-1996 yılları arasında yaşanan trajik boyutlardaki savaş ve soykırım sonrasında Bosna Hersek 20 yılı aşkın bir süredir ağır aksak da olsa yeniden yapılanma sürecini sürdürüyor. Fakat bu süreç, Dayton Barış Antlaşması’nın bıraktığı sistemik problemler dolayısıyla ve devletin üçlü etnik yapı üzerine kurulu olması sebebiyle oldukça ağır işliyor.

Üç devlet başkanı, 13 Başbakan şeklinde yapılanan siyasi ve üç bölge olarak idari açıdan bölünen ülkenin yönetilmesi gerçekten güçtür ve emsalsizdir. Ancak her şeye rağmen imkânsız da değildir. Bunun için yeniden yapılandırma ve yeniden düzenleme yanında sosyo-psikolojik bir rehabilitasyon elzem. Gerçekten de Bosna-Hersek yalnızca bir sistem problemi yaşamıyor.  Geçmişten devralınan “alışkanlıklar” ve demotivasyon, idare ve toplumun kendisini yenilemesine ve aktive olmasına izin vermiyor. Yugoslavya döneminin hantal hukuki alışkanlıklarını tevarüs eden, kendiliğinden bürokrasi doğuran bu yapının değiştirilmesi halinde, Bosna Hersek’in ticaret, ekonomi, ithalat, ihracat, eğitim, kolluk, güvenlik gibi onlarca temel başlıkta tıkanan yolları açılmış olacaktır. Bu sebeple, artık Avrupa Birliği’ne üyelik başvurusu kabul edilmiş olan Bosna Hersek’in süregelen problemleri, Dayton Barış Antlaşmasına dayanan anayasa üzerine kurulu yetersiz bir hukuk sistemiyle yakından ilgilidir.

Bosna Hersek’te hukuk sisteminin işler hale gelmesi için köklü ve topyekûn bir reform ihtiyacı her an kendisini his ettirmekte. Fakat reformun başarıya ulaşmasının diğer şartları ıskalanmamalı. Bosna-Hersek halkını motive etmek üzere küçük de olsa başarılar üzerine kurulu girişimcilik ruhunun yeniden aşılanması ve “öğrenilmiş çaresizliği” kıracak hamleler gerekli.

Bunun dışında, Bosna’nın güçlü olduğu belirli sektörlerde sağlayacağı başarı ile 2 milyonun üzerindeki Boşnak nüfusun yurtdışından geri dönebilecekleri bir atmosferi oluşturarak “tersine göç” teşvik edilmeli. İstihdam alanları oluşturmak, Boşnak kökenli muhacirlerin geri dönüşünün gerekmektedir. Aksi halde, Avrupa Birliği süreci sonrasında Balkan ülkelerinin yaşadığı aynı akıbeti paylaşarak nüfus bakımından bir çöküş yaşanacaktır. Bosna’nın komşularıyla ve Akdeniz ülkeleriyle yaşadığı ve onlardan da ağır seyreden işsizlik problemi; ağır bürokrasiye sebep olan idari yapılanmanın yol açtığı yolsuzluklar aslında doğrudan hukuki ve idari problemlerden kaynaklanıyor. Dolayısıyla hukuk sistemi hızlandırıcı bir faktör olarak değiştirilmeli ve işleri, süreçleri kolaylaştırıcı bir sistem kurulmalıdır.

Bu sebeple, 2004-2009 arasında hukuk reform alanında önemli adımlar atılmıştır. Mesela Yargı Reformu kapsamında, Bosna-Hersek HSYK Kanunu; Bosna Mahkemeleri Kanunu ve Bosna Savcılık Kanunu ihdas edilmiş ve buna uygun şekilde idari teşkilatlanma sağlanmıştır.

Polis Reformu kapsamında Kolluk Güçlerinin Koordinasyon Direktörlüğü’nün kurulması; Devlet Soruşturma ve Koruma Ajansının Kurulması; Yolsuzlukla Mücadele ve Yolsuzluğun Engellenmesi Ajansının Kurulması akla ilk gelen adımlardandır.

Güvenlik alanında: Bosna-Hersek Savunma Kanunu ile Silahlı Kuvvetler Kanunu yapılan değişikliklerden bazıları.

Yine hukuk yoluyla eğitim reformu konusunda Bosna için bir devrim sayılabilecek ve Bologna sistemini getiren Yüksek Öğrenim Çerçeve Kanunu’nun kabulü önemli adımlardan. Memurlar Kanunu ve Bakanlar Kurulu kararlarıyla Kamu Yönetimi Reformunun sağlanması ve Katma Değer Vergisi ile Dolaylı Vergi Sistemi Kanunu gibi vergi kanunları ile mali alanda bütün mali hesapların ve gelirlerin ödemelerin tek bir hesap üzerinden yapılması gibi yolsuzlukla mücadeleye yönelik bir reform daha yapılmıştır.

Fakat bu reformların kesilmemesi ve devamlılığı gerekir.

İş hukuku konusunda ve Kamu İdaresinin Yeniden Yapılanması; İdari Usul Kanunu ve “Belediyecilik” anlayışının yeni baştan tasarlanması gibi ciddi yeni reformlar Bosna için gerçekten önemli. Ayrıca dünya çapında yaygınlaşmış olan “e-Devlet” sistemi için daha yoğun bir çalışma yapılması mevcut bürokrasiyi ve masrafları azaltacaktır.

Avrupa Birliği’ne üyelik, her ülkenin kendine özgü şartları dikkate alınarak ayrıca tartışılmalı. Herhangi bir ülke için AB ekonomi demek olsa da Bosna-Hersek için kesinlikle “güvenlik” demektir. Avrupa birliğine üyeliğe başvuran Bosna-Hersek’in, Birlik müktesebatı çerçevesinde kanunlarını revize etmesi ve kendisini güncellemesinin Bosna için bir önemli bir çıkış yolu olacağı kanaatindeyim.