Küresel katiller ve onların yerli işbirlikçileri yine ciğerimizi yaktılar. Bu güzel ülkede, sonuncusuyla birlikte son 10 yılda 42 intihar saldırısı yapıldı. Türkiye, Suruç, Ankara, Gaziantep, İstanbul Havalimanı ve önceki gün yine İstanbul’daki terör saldırısıyla iç ve dış tertibin ortak ürünü olan yeni bir faciaya maruz bırakılmıştır.
Artık savaşların bir kısmı, orduların işgal ve fiili varlıkları ile değil, kullandıkları taşeron örgütlerin üzerinden maşa veya vesayet savaşlarıyla yürütülüyor. DAEŞ, PKK, El-Kaide ve benzeri taşeron örgütlerin, Türkiye’de istikrarsızlık, tedhiş duygusu, güvensizlik ve ekonomik belirsizlik ortamı oluşturmak için bu eylemleri küresel patronlar adına tasarladıkları artık gün gibi ortada.
Örgüt patronlarının kullandıkları büyük ve süslü söylemler, yeni taraftarlar bulmanın araçlarından başka bir anlam taşımıyor. Kullandıkları, Marksizm, Leninizm, İslam, Sünni, Şii, Alevi, özgürlük, barış vb. hiçbir kavram, kelimenin başlangıçtaki gerçek anlamını ifade etmiyor. Terörün patronlarının da böyle soyut değerleri anlama veya saygı gösterme gibi bir kaygıları yok.
Onlar, insanların inançlarını, mağduriyetlerini ve zayıf damarlarını kullanarak ucuz yollarla ikna edilmiş kişilerin bedenlerine ve canlarına talipler. O kandırılmış bedenleri, diğer canları yok etmede, diğer bir ülkeyi hizada tutmada basit bir araç olarak görüyorlar.
Geçtiğimiz 10 yılda ilk dokuz yılda 30 intihar saldırısı yapılmışken, 2016 yılı içinde tam 12 intihar saldırısı yapıldı. Şimdi yalnızca PKK değil, ortada en vahşi saldırıları üstlenen DAEŞ de var. 2013’te yapılan tek intihar saldırısında 2 kayıp varken, 2015 te 149, 2016’da 323 kaybımız var. Bunu açık anlamı, Suriye ve Iraktaki savaşın içimize çekilmeye çalışılması…
Dün 44 fidanımız şehadete yürüdü. Belki çoğunun hayallerinde polis olma yoktu. Onların başka güzel düşleri vardı. Hayat gailesi, bu çoğu Anadolu’dan gelen çocukları polis olmaya zorlamıştı belki de. Bir maaşları olacaktı, bir eşleri ve çocukları olacaktı, onların geçimlerini üstleneceklerdi. Onlarla birlikte eşlerinin, nişanlılarının, çocuklarının da geleceklerini çaldılar.
Kitle halinde insan öldürerek gideceği cehennemine koşar adım gidenle, şehadete yükselen ruhuyla cennete koşan genç fidanlar ne kadar da farklı değil mi? Yunus’un dilince “Her dem yeniden doğarız, Bizden kim usanası” diyerek şehadete yürüyen fidanlar… Size bu vatan, bu millet ve bütün coğrafya minnettar…
Kararı bilmem hangi ülkenin başkentinde verilmiş, patlayıcıları hangi ülkeden getirilmiş, tetikçisi yine kendi coğrafyamızdan bulunmuş trajediler sahnesi. Onları buna azmettiren, destek veren, istihbarat sağlayan, bugün terörden menfaat umup el ovuşturan, arkalarından el şaklatanların kendileri de bu terör faaliyetlerinden mustarip kalabiliyorlar. Bunu birkaç yıldır görüyoruz ki çıkan yangının, tek bir evde kalmayıp bütün mahalleye yayılabildiği gibi, Ortadoğu’da yakılan ateşler de her tarafa sıçrayabiliyor.
Türkiye dünyadan kopmak istemiyor. Diğer ülkelerle dostane ve barışçıl ilişkileri sürdürmek istiyor. Çünkü bu tür ilişkilere herkesin ihtiyacı var. Fakat bunu isterken de yalnızlaştırılmasını, terörle ve gizli ekonomik ambargolarla tedip edilmeye çalışılmasını sineye çekebilecek kadar küçük bir ülke değil.
Birileri saldırdıkça gerçekçi ve makul planlarla yeniden yapılanmalı ve her sadmeden büyüyerek çıkarak uzun yolumuzda ilerlemeliyiz. Bunun için de, terörist ve hain gruplar dışında kalan farklı görüş ve sınıflardan halk kitleleri ile uzlaşma zemini arayarak iç barışın tesisi ve bütünlüğümüz için emek sarf etmeliyiz.
Kendi terörist tanımlamalarını herkese kabul ettirirken Türkiye’de kan döken teröristlere aleni şekilde kucak açan, onlara moral veren ve lojistik sağlayan ülkelerin bu tutumları, Türkiye’yi yalnızlaştırmaktan çok, bağımsızca kendi kaynaklarını oluşturmaya, kendi istihbaratını toplamaya, halkına daha fazla dayanmaya ve sağlıklı otarşik bir ekonomik yapı kurmaya zorlayacaktır. Bunu bize siz zorladınız. İyi ki de zorladınız…
Unutmayın ki, onların küllerinden yalnızca duman; bizim coğrafyamızın küllerinden ise Simurglar (phoenix) doğar…