Bizler Türkiye’nin gençleri olarak hiçbir zaman İsveç’in gençleri gibi Yeni Zelanda’nın ya da ne bileyim çok gelişmiş ülkelerin gençleri gibi öyle aklımız beş karış havada gezemedik, yarını düşünmeden edemedik. Hep bir olağanüstü hal, hep bir seçim, hep bir karmaşa içinde geçti gençliğimiz. Bunları söylerken sağcı, solcu, Marksist, ateist, deist, İslamcı gençlerin hepsini bu duruma dahil ediyorum. Çünkü her gençlik kitlesinin muhakkak ki Türkiye’de bir derdi vardır. Dertsiz genç bulamazsın Türkiye’de.

Öyle size “Gençler şöyle yapın, böyle yapın, ruh kökünüze inin, medeniyet tasavvur edin” demeyeceğim. Yaz geldi, dışarısı cıvıl cıvıl, çıkın dışarı bir temiz hava alın, kamp kurun, ayaklarınız toprağa bassın, toprakla haşır neşir olun. Gidin aşık olun ve dahi isyan edin. Kalbinizin varlığını hatırlayın. Elbette aşk ve isyan temalarını kullanırken salt bildiğimiz aşk ve isyan etmekten bahsetmiyorum. Gençler; mutluluk, fayda, vs. gibi esaret alanlarından kurtulduğu ölçüde hür olacaklardır. Kastettiğim isyan bu isyandır.

Modern dünyanın çarkları arasında yaşayan bir ölüye dönüşmemize neden olan esaret alanlarımıza isyan edeceğiz. Modernitenin en iyi iş, eş ve evi hak ettiğinize sizi inandırmasına izin vermemelisiniz. Zaten bu esaretler değil midir bizlerin hayata bir türlü adapte olamaması…

Arzu kamçılanıyor ve bizim ancak “tüketerek” dilediğimiz kişi olabileceğimiz telkin ediliyor. Sürekli haz devrelerimiz uyarılıyor. Eğlenerek mutlu olabileceğimiz telkin ediliyor. Yeni heyecanlarla hayata tutunabileceğimizi düşünüyoruz. Heyecan olmazsa iyi hissedemiyoruz ve neticesinde psikologların yolunu tutuyoruz, ilaçlara sığınıyoruz. İşte bu noktaya gelmemek adına modernitenin dayattığı tüm esaretlere isyan etmeli. Hayatımızda Nurettin Topçu’nun “İsyan Ahlak”ı eksik.

Aşk noktasında ise önceden söylediğim gibi Ahmet Gazali’nin Aşıkların Halleri baz alınmalı. Aşk’ın hem av olduğu hem de avcı olduğu, aşk’ın hem evvel olduğu hem de ahir olduğu bir aşk. Fethi Gemuhluoğlu aşık olmayana burs vermiyormuş. Ragıp Karcı’da bunun üzerine; “aşıktım tabi, hem de köpek gibi aşıktım” demişti. Sonrasında Nuri Pakdil şiirlerini okutmak için gelen gence’de; “Önce aşık ol, sonra yaz” dediği de söylenir.

Aşk ve İsyan noktasında eksikleri olan gençler: Hepsi ağır ağır ölüyor. Öyle ki; isyan ahlakını ve aşk’ı sağlam bir temellendirmeyle içselleştirirsek Türkiye’nin içinde bulunduğu toplumsal sıkışmışlığı da aşarız.