Cenab-ı Allah yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’de “… Yiyin, için, fakat israf etmeyin, çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (A´raf, 31) diye buyuruyor. Eminim hiçbirimiz Cenab-ı Allah’ın sevmediği kullar arasında olmak istemeyiz. O vakit çağımızın hastalığı haline gelen bu kötü işi israfı yapmamalıyız. Yalnız dostlar “saçıp savurmak, lüzumsuz yere harcamak’’ anlamına gelen bu israf kavramını sadece yemek içmek olarak algılarsak bilesiniz ki çok fena yanılırız. Çünkü bizler yeme içmenin dışında da birçok konuda habire israf ediyoruz.

Mesela en çok israf ettiklerimize “hayat ve sevgi’’ nimetlerini örnek gösterebiliriz. “Sağlık, boşa harcadığımız zaman, lüzumsuz yere edindiğimiz eşyalar ve gereksiz yere tükettiğimiz sözler’’ de diğer israf ettiklerimiz arasında. Yeri gelmiş iken, ne diyordu üstat Necip Fazıl: “İnsan sevme hissini israf etmemeli. Kim ne kadar sevilmeye layıksa, onu o kadar sevmeli.’’ Lakin ben bu yazımda, özellikle maddi kayıplarımıza ve saçıp savurduklarımıza dikkatinizi çekmek istiyorum. Bilesiniz ki “Akan bir nehrin kenarında olsanız bile israf etmeyiniz” diyen bir peygamberin ümmeti olarak, bu durum bizlere zinhar yakışmıyor. Çünkü bu çirkin durum ancak şeytana kardeş olmak isteyenlere yakışır. “Çünkü (malını) saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir.” (İsra, 27)

Kıymetli dostlar, bizlere lütfedilen nimetlere karşı ölçülü olmak zorundayız. Çünkü bir milyara yakın insanın yetersiz beslendiği dünyamızda, yılda 1.5 milyar tondan fazla gıda israf ediliyor. Dünyada her yıl 5 milyon çocuk yetersiz beslenme nedeniyle ölüyor. Ülkemizde ise israf edilen sadece gıda miktarının değeri yıllık 250 milyar lira! Afrika’da insanlar açlıktan ölürken, bizim ülkemizde günlük 12-13 milyon ekmek el değmeden çöpe gidiyor. Ülkemizde her Allah’ın günü Afrika’daki bütün aç insanları doyuracak kadar yiyecek çöpe dökülüyor. “Bir zamanlar zekât verecek fakir bulamayan Yemen’in bugünkü hali bilesiniz ki bizler için büyük ibrettir…’’

Çok yıldızlı otellerde, düğün ve toplantılarda her şey dâhil açık büfe sunulan yemeklerin 2/3’sinin çöpe gittiğini sanırım artık bilmeyen yoktur. Hatırlarsınız, ülkemizde en fazla kazan kazan yemeklerin çöpe atıldığı yerlerden biri de askeri kışlalardı. Şimdi birçok birlik, profesyonel yemek şirketleri ile anlaşarak bu israfı önlemeye başladılar. Demek ki istenirse oluyormuş… Belediyeler ve sivil toplum kuruluşlarının öncülüğünde bir gıda bankası kurularak, el değmemiş yemekler kardeşlik düzleminde fakir ve fukaralar ile buluşturulabilir. Yardımlaşma kültürümüz, ecdadımızın bize bıraktığı kültürel bir mirastır. Zarafet, incelik ve hassasiyetlerle dolu bir hazinedir. Tasarruf etmek hem toplum olarak hem de maddi ve manevi olarak bizleri zenginleştirecektir.

Nihai kertede demem o ki kıymetli dostlar; Allah (cc) bizi sevsin ve ekonomimiz artık zarar görmesin istiyorsak bu yanlış gidişata ve israfa artık dur demeliyiz. Unutmayalım ki “Birin kıymetini bilmeyen, bini toplayamazmış!

Selametle…