Öfkesine mağlup olanın ağzından kaçıveriyor; oruç. Bir vesileyle gönül kıran oruca bağlıyor sebebi. Tebessümü terk eden oruç diyor. Hayırdan geri duran takatsiz; çünkü oruç, fenalık yapan farkındalıktan ırak zira…

Kadim İslam geleneğinde Allah korkusu işlenirken bir anlatıma rastlarsınız. Orada şu ifade edilir: Allah’tan korkmak ilk manada anladığımız türden bir korkudan ziyade bir dostu kırmaktan, O’nu üzmekten korkmak anlamında bir korkudur. Mümin, mutlak kuvvet ve kudret sahibi olmaklığın verdiği korkudan daha çok, Rahim sıfatına muhatap insan olarak Rabbini kırmaktan korkar. Onun kaygısı, endişesi böyledir. Nitekim Efendimiz’in son sözleri olarak rivayet edilen “Mear refikil a’la” yani “Yüce dostla birlikteyim” ifadesinden anladığımız, en iyi müminin, yani Allah Rasulü’nün Rabbisiyle kurduğu bağ bu istikamet üzereydi.

Bence bir tarafıyla Ramazan da böyle. Kur’an’ın nazil edildiği, yani Peygamber Efendimiz (as) ile Cenab-ı Hakk’ın rabıta kurduğu, sadece bu aya mahsus olmak üzere eda edilen oruç ibadetinin ecrinin yalnızca Allah’ın yanında olması gibi özel bir duruma malik, içine kadir gecesinin konulduğu bir mübarek zaman dilimi bahsettiğimiz. Yani Allah’ın, peygamberinin güzel dediğine güzel diyen, güzel bakan, hikmet arayan Müslümanlar, söz konusu olan Ramazan olunca da aynı arayışa girer aynı letafete koşarlar. Bu onlar için bir arınma, bir sabır vesilesidir şüphesiz. Öyleyse oruca, Ramazan’a kızgınlıklarımızın azmettiricisi gibi dilimizi tutamayışlarımızın bahanesi gibi muamelede bulunmak zül değil midir? Zaten sabır ve namaz ile Rabbimizi tesbih etmemiz gerekmiyor muydu? Sabrın en büyük öğretmeni Ramazan değil miydi? Vaziyet buyken ya Ramazan incinirse bizden? Ya hakkını teslim edemeden vedalaşmak durumunda kalırsak?

Sabır diyorum evet. Tahammülden başka bir şey bu. Allah’tan, yine O’nun adıyla, çıkacak bütün yolları O’na tahvil ederek ümidi kesmeden, bir mümine yakışır cinsten, sonsuz bir ümidi zerrelerimiz miktarınca hissederek beklemek. Beklemek, ama sinirin sınırının aşmasını değil, Allah’tan beklemek. O’nun rızası için beklemek. O ‘bekle’ dediği için beklemek. ‘Yemeyeceksin’ dediği için yememek mesela. Fukarayı müdrik kullar olmak için beklemek. İmtihanın sırrına nail olmak için beklemek. Beklemek, yemeden, içmeden öylece.

İncitmeden Ramazanımızı, büyük ikramların arifesinde, rahmetle mağfiretle azaptan kurtuluş müjdesi ile…