Birinci Dünya Savaşı’nın kaybedenleri liginde yer alan kadim Osmanlı İmparatorluğu mirası üzerine yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran iradenin temel felsefesi, başlangıçta hiç bir ırkçı unsura yer vermiyordu. Çeşitli etnik unsurlardan müteşekkil Osmanlı bakiyesi, bu coğrafya ve milletin temel birleştirici harcı ise İslamlık ve Devlet-i Aliye’nin sadık tebaası olmak şeklinde tanımlanıyordu. Türkçülük, yüce Türk ırkı gibi kavramların o günlerde hiç bir kıymeti harbiyyesi olmadığı gibi, kurucu irade içerisinde yer alan her kesimden eski Osmanlı bürokratlarının da, kati şekilde benimseyebileceği kavramlar değildi bunlar. Ancak ve özellikle azınlık hakları babında Lozan metinleri incelendiğinde müstevlilerin, Türk kelimesini-belki de kasten-o zamanlarda Müslüman anlamında kullandıklarını da açıkça görebiliriz.
İlerleyen yıllarda ise, sırf dönemin moda batılı kavramlarıyla kendisini tanımlayabilmek kaygısı ve ezikliğiyle uyguladığı saçma sapan politikalarla Türkiye Cumhuriyeti devletini tüm kuruluş ilkelerinden saptıran tek parti diktatoryasının CHP hükümetleri, Türk kavramını tarihsel bağlam ve anlamından kopartıp sadece Türkmen sülalesinden olanlarla sınırlandırmak istercesine bir aymazlıkla, yeni ve farklı bir ırkçılık tarzıyla modern batılı faşist dünya içerisinde kendisine bir yer tutma çabasına girmiştir.
Bölgede bin yıldır süre gelen Selçuklu- Osmanlı sistemini bir çırpıda yok sayma cüretine girişmesiyle birlikte bugün ve şu an yaşamakta olduğumuz birçok soruna neden olan faşist CHP ideolojisinin tüm tahribatları, son 13 yılda özellikle Kürt kökenli nüfusun yoğunluklu olarak yaşadığı vilayetlerde yapılan çok ciddi fiziki iyileştirmeler ve insan hakları bağlamında sağlanan anayasal haklarla önemli ölçüde giderilmiştir. Bugün her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı etnik ve dini kimliğine bakılmaksızın, yetenek ve kapasitesi ölçüsünde her türlü memuriyeti yapabileceği gibi, gerek siyasi gerekse ticari alanda her türlü faaliyeti gösterebilme hakkını sahiptir ve bu hakların tümü anayasal bağlamda teminat altındadır.
Ancak; tüm bu iyileştirmelerden ve çözüm süreci nimetlerinden faydalanarak kanlı ve şiddet dolu yöntemlerini ısrarla sürdürüp mazlum Kürt halkı üzerinde yetki sahibi olmaya çalışan ve çeşitli franksiyonları olan bir organize suç örgütü, Türkiye milletine ve devletine düşmanlık hisleriyle yoluna devam etmekte ısrar ediyor.
Türkiye düşmanlarıyla işbirliği yapmaktan utanıp kaçınmadan ve Suriye’deki karışıkları fırsat bilerek ve buradan bir kazanım elde etmek adına hemen yanı başımızda ‘’kantonlar ‘’ adı altında bir Irkçı Kürt devleti kurmak hayaliyle küstahça adımlar atmaktan kaçınmayan bir yapıdır bu.
Biraz tarih bilgim ve devlet algım varsa şu an Kürt halkına olabilecek en kötü şeyi yapıyorlar aslında. Şayet coğrafyada Kürt adı taşıyan bir devlet, federasyon, konfederasyon, adı neyse işte bir yapı oluşması gerekiyorsa bunu öncelikle bu coğrafyanın bağımsız ve adaletli halkları, emperyalist duygulardan ve kuklalıktan azade bağımsız devlet mekanizmaları eliyle gerçekleştirebilirler.
Dost Kürt halkının büyük çoğunluğu ısrarlı bir şekilde kendi, bölgelerinde bağımsız bir devlet istiyorlarsa, zaten bu eninde sonunda gerçekleşecektir. Ama bizleri düşmanlar haline getirmek isteyen gâvurların iğvalarıyla olmamalı bu. İsrail ve Amerikan uşaklığını kabullenip, binlerce yıllık akrabalarına ihanet etmek adına ise hiç ama hiç hayal bile edilmemeli aslında. Ama işte buna yelteniyorlar…
Hiç bir Avrupalı insan hakları bilmem nesi, Kürt halkını benim sevdiğim gibi ve onların beni sevdiğince sevemez!
Ve evlatlarımız inşallah daha binlerce yıl bu coğrafyada birlikte yaşayacak, aynı tandır sobası altında ısınacaklardır. Şimdilerde güya bağımsız Kürdistan devleti kurulması adına, aramızda düşmanlık duygularını köpürterek, her türlü gazı verenler, yarın Ermenileri de sahaya sürmekten kaçınmayacaklardır. Türkiye düşmanlığı üzerinden Kürt kardeşlerimizi beyinsel iflasa sokmaya çalışan PKK-PYD liderliğinin aslında yine aynı merkezlerce el altında tutulan IŞİD’den hiç bir farkı yoktur…
Temelsiz ve köksüzlerdir. Esasen coğrafyaya ve bu topraklara, bu toprakların konusunu taşıyan tüm insanlara düşmanlardır. İllegaller, hukuksuzlar ve bir denli İsrail ve CIA ajanlarıyla çok yakın dostlardır.
Daha dün Kobani bahanesiyle 52 Kürdü Türkiye’de öldürdüler en vahşi yöntemlerle!.. Yarın devletimsi bir erke ulaşırsa bu eli kanlı yapı, inanın Kürtleri kendi ideolojilerine çekmek için hiç bir hukuk tanımayacak ve inanılmaz kıyımlar yapacaklardır emin olun. Tıpkı Beşar Esed katilinin rejimi gibi. Çünkü onlar aslında çok iyi dostlardır. Tıpkı Esed ve IŞİD gibi bunların da gözü dönmüş, insanlık değerleri ve merhamet gibi kavramları onların dünyasında hiç bir karşılık taşımıyor artık. Hiç bir adalet duyguları kalmamış anlaşılan.
Tüm söylemleri boş, inanılmaz ırkçılar. Türk milliyetçileri en azından Türk= İslam’dır gibi yorumlarla işi yumuşatmaya çalışırlardı. Bu örgütün böyle bir endişesi de yok üstelik. Düpedüz ırkçılıkla soğuk savaş döneminin hükmü kalmamış azgın sosyalist söylemlerini bir arada derç edebiliyor. Net bir şekilde Allahsızlığı ve Türkiye düşmanlığını savunuyorlar.
Bir Kürt devleti de kurulabilir şayet çok gerekliyse. Ama asla Türkiye’ye düşman olarak değil… Size azgınlık ve Türkiye düşmanlığı aşılayan batılı güya ‘’çözüm odaklarıyla’’ yaşamayacaksınız bu coğrafyada. Biz bize kalacağız en sonunda. ‘Türkiye ve Erdoğan terörist’ twitleri atıp, ‘Biji Obama’ diyenlerin dilleri ve elleri mutlaka kuruyacaktır.
Selam ve duayla…