Uzun zamandır Türkiye ve dünya kamuoyunun gündeminde Türkiye’de üretilen insansız hava araçları (İHA) ile silahlı insansız hava aracı (SİHA) teknolojisi bulunuyor. Tartışmaların içeriğine bakınca, ağırlıklı odağın silah teknolojisi veyahut savunma sanayiinde kaydedilen mesafe olduğu görülüyor.
İHA ve SİHA’ların Türkiye’nin güvenliğine ve dış politikasına yaptığı katkı su götürmez bir gerçek. Bunu saklamanın veyahut sulandırmanın bir manası yok; zira bu, bizden ziyade yabancıların yorumu. Yorumları kabul edelim ya da etmeyelim ortada gözle görülür bir gerçeklik var!
Selçuk Bayraktar sayesinde ülkede yediden yetmişe herkes ya otonom cihazları konuşuyor ya da onları üretmek için birbiriyle yarışıyor. İlkokul çağından doktora seviyesine kadar her yaştaki gençlerin dilinde, zihninde ve gönlünde bir TEKNOFEST tutkusu aldı başını gidiyor. Ülkemizin geleceğine yön verecek gençlerimizin ileri teknolojiyi kendilerine dert edinmesi, teknoloji yarışmalarına katılması ve bu hususta aralarında tatlı bir rekabete girmelerinden daha güzel ne olabilir ki?
Tüm dünyada ileri teknoloji öncelikle savunma sanayiinde ortaya çıkar. Daha sonra buradan tüm topluma yayılarak etkisini güçlendirir. Bu duruma “teknolojinin sivilleşmesi” de denir. İleri teknoloji ürünlerin sivilleşmesiyle ülkenin hem sanayi altyapısı güçlenir hem de katma değeri yüksek ürün kapasitesi.
Selçuk Bayraktar TEKNOFEST ile tam da bunu yapmaya çalışıyor. Savunma sanayiinde kullanılan ya da savunma sanayii fuarlarında sergilen otonom cihazların sivilleşmesine yüksek düzeyde katkı sunuyor. Hepimiz biliyoruz ki Türkiye’nin geleceği sadece savunma sanayiinde üretilen teknolojik ürünlerle teminat altına alınamaz. Bu ürünlerin aynı zamanda ulaşımdan tarıma tüm alanlara yayılması gerekiyor. Böylece Türkiye, Sanayi Devrimi’nin açtığı yaraları kapatır ve muasır medeniyet çizgisinin üzerine çıkar.
Selçuk Bayraktar’ın Türkiye’nin ekonomik ve teknolojik bağımsızlık yolunda yaptığı katkılar ve ortaya koyduğu vizyon ortadadır. Belki daha önemlisi, Bayraktar’ın gençlere aşıladığı vizyon, onlara kazandırdığı özgüvendir. Sırf milyonlarca gence aşıladığı bu ruhtan dolayı Selçuk Bayraktar’a “Türkiye Cumhuriyeti Devlet Şeref Madalyası” verilmelidir.
Sizi bilmem ama Selçuk Bayraktar’ın adını her duyduğumda benim aklıma şu söz geliyor, “Bir mıh, bir nal kurtarır; bir nal, bir at kurtarır; bir at, bir er kurtarır; bir er, bir cenk kurtarır; bir cenk, bir vatan kurtarır.” Bunun değerini çok iyi bilmeliyiz yoksa bir nesle daha yazık ederiz!