Uzun zamandır sinema ve sinema haberleri üzerine yazarken gündemle paralel şeyleri dile getirmeye dikkat ediyoruz. Elbette Türkiye’nin gündemi her gün yoğun. Her gün yeni güzellikler ve ne yazık ki kötülüklerle de muhatabız. Dünyanın en nadide eserlerinden birinin açılışının yapıldığı gün şehitlerimiz canımızı yakıyor.
Memleket dediğin, vatan dediğin böyle bir şey işte. Şehit vermeden vatan olmuyor o toprak. Aynı şekilde, imar etmeden, eser üretmeden de vatan olmuyor. Eser deyince de yolların köprülerin yanında, bir edebiyat eserinden, bir müzik eserinden ya da bir filmden de görüntüler düşüversin aklınıza.
Elbette kültür-sanat alanında, özellikle sinema alanında çok yol yürümesi gereken bir milletiz. Belki de dünyanın en derinlikli hikâyelerine sahip olan, bir eli Doğu’nun kadim hikâyelerine, bir eli Batı’nın modern sanatlarına değen bir toplum olarak çok iyi işler çıkarmalıyız.
Böylesi iyi işler parça parça görünür oldu ülkemizde. Geçtiğimiz hafta KADEM Konya şubesiyle Sinefesto’nun ortak çalışması olan yönetmenlik akademisine “Kalandar Soğuğu” filmiyle oldukça ses getiren yönetmen Mustafa Kara misafir oldu. Ben de filmi gişesinden önce seyretme imkânı buldum. Kesinlikle muhteşem bir film olmuş. En son “Bir Zamanlar Anadolu’da” filminde bu kadar zevk almıştım. Üstelik Mustafa Kara’yla filmin her karesi hakkında konuşabilmek de heyecan vericiydi. Aynı hafta Ufuk Bayraktar ve Haluk Piyes de akademinin misafiri oldular.
“Kalandar Soğuğu” filmi için çok derin bir incelemeyi vizyona girdiği hafta tekrar yapacağım. Ama şimdiden kesinlikle kaçırılmaması gereken bir film olduğunun altını çizeyim.
Sinema sektörü için bir akademi yapmak İstanbul’un tekelinden çıkıp Anadolu’ya gittiği zaman bir anlam kazanıyor. İstanbul’da çok kez sinema dersleri verirken karşılaştığımız kitleden çok daha hevesli ve nitelikli bir kitleyle karşı karşıyayız. Bir anlatıcı olarak anlattığım her kelimenin tartışılması, anlaşılması için verilen çaba elbette beni de çok mutlu ediyor. Sinefesto olarak da böylesi güzel bir kitleyle sinema camiamız için önemli isimleri buluşturmak ta başka bir gurur kaynağı. Ama hepsinden önemlisi bir sivil toplum kuruluşu olarak KADEM’in bir sinema eğitimi için harcadığı çabayı ayrıca tebrik etmek gerekiyor. Boş slogan ya da genel geçer yardım üretip bolca reklam yapmak yerine bolca iş yapıp bir ülkenin vatan olması için gerekli eserlerin üretilmesine katkı sağlamak bir sivil toplum kuruluşunun tavrı olmalı. Umarım KADEM Konya şubesinin sergilediği bu tavrı başka sivil toplum kuruluşları da örnek alabilirler.
Bu konu üzerinde iki sebepten duruyorum. Birincisi kültür sanat ile ilgili meseleler boş meseleler olarak görülüp hep ertelenmiş işlerdir. Ve bu anlamda bir şey yapmak istediğinizde pek çok kişiyi karşınıza alarak harekete geçmeniz gerekir. Bu cesareti sergileyen insanlara da teşekkür etmek, yapıkları işi alkışlamak bizim boynumuzun borcu olmalıdır. İkincisi ise bu hafta sonu akademinin son haftasında bir kısa film çekeceğiz. İlk kez sete giriyormuşçasına heyecan doluyum. Bir eğitim sürecinin bir filmle taçlandırılması da büyük bir zevk olacak. Elbette akademi sonlandıktan sonra başka kısa filmler ve belgeseller üretilecektir. Her ilden bir Ahmet Uluçay elbet çıkmaz ama tüm Türkiye’den iki Ahmet Uluçay çıksa daha ne isteriz… Belki bir Nuri Bilge daha çıkar, bir Mustafa Kara daha. O zaman bir yılda dünyaya mal olmuş eser sayımız 1-2’den 10-15’e çıkar. O zaman işte kültür-sanat alanında dünyaya örnek köprülerimizin yanına kültür sanat eserleri de dikmiş oluruz.
Bir çiçekle bahar olmaz ama her bahar bir çiçekle başlar.