28 Şubat sürecinin gerçek patronu gibi gösterilen Çevik Bir’e yazdığı mektuba şöyle başlıyordu, şimdilerde Paralel İhanet’in sözcülüğünü üstlenen Ali Bulaç’ın tabiriyle “ağlayan ve ağlatan” özne!

“Genel Kurmayımız’ın çok değerli İkinci Başkanı

Sayın Komutanım,

Son günlerde medyamızda yeniden gündeme gelen ve yanlışlıkla ismimle birlikte anılan okullarla ilgili olarak, şu birkaç satırla huzurlarınızı işgal edeceğim için yüksek af ve hoşgörünüze sığınıyorum.”

Nasıl?

Ümmetin, dualarından eksik etmediği Tayyip Erdoğan’a ağız dolusu küfürler eden bu öznenin Çevik Bir’e neredeyse uluhiyet atfedecek denli müraice iltifatlar ederek küçüldüğü bu satırları hemen hatırladınız değil mi?

Konu okullar olduğu için şöyle devam ediyor mezkûr özne:

“Eğer, bazılarının iddia ettiği gibi, bu okullarda herhangi bir dış ülkeden veya ülkemize düşman kuruluşlardan alınmış tek kuruşluk destek varsa, zaten hastalıklarla sonuna gelmiş hayatımı bizzat kendi ellerimle noktalarım. Bununla birlikte, devletimiz, zaten kendisinin olan bu okulları dilediği zaman devralabilir. Kaldı ki, bu okullar zaten devletimizin olduğu için, böyle bir devirden söz etmek bile abestir. Türkiye Cumhuriyeti’ni koruma ve kollama vazifesini deruhte etmiş şanlı ve kahraman ordumuzun seçkin ve şerefli bir mensubu ve Genel Kurmayımız’ın İkinci Başkanı olarak, ne zaman, nerede ve ne şekilde arzu buyurursanız bu okulları şereflendirebilir ve her türlü teftişi yapabilirsiniz.”

Evet, bu sözler, bırakın okulları, dershaneler için memleketi uçurumun eşiğine kadar getirmekten, Türkiye’yi dış dünyaya ‘terörü destekler’ gibi gösterme ihanetinden bile sakınmayan malum örgütün başının karakterini göstermesi açısından hayli önemli.

Kusura bakmayın, sabrınızı biraz daha zorlayıp mektubun en iğrenç ve aşağılayıcı kısmını aktaracağım.

Ama söz, bu son:

“Böyle bir mektupla kıymetli vakitlerinizi işgal etme sû-i edebinde (edepsizliğinde) bulunduğum için tekrar özür diler, yeni yılda sıhhat ve afiyet dileklerimle birlikte, en derin saygılarımınkabûlünüarzederim efendim.”

İzzet ve onur sahibi sıradan bir insanın dahi kullandıktan sonra kendisini aşağılanmış hissedeceği bu,riyakarlıktan öte, rüşvet-i kelamdan da öte, tanımlanamayacak denli küçültücü satırları bile ‘edepsizlik’ addeden öznenin, Müslümanlar için kullandığı tabirleri hangi kategoride ele alabiliriz ki, sahi?

Bugün 28 Şubat, Diriliş Postası ‘Vira Bismillah!’ dedi ve biz, Müslümanlara olan onmaz düşmanlık vesilesi ile vücuda getirilen ihaneti bir kez daha hatırladık.

Andolsun unutmayacağız!