Mü’min bir kimse tasavvufla hemhal olduğu için eğlence bizlere ters düşmektedir.

Batı insanı ibadet edeceği kaynağı olmadığından eğlenceye yöneliyor.

Eğlence modernizmin yani Batılıların ürünüdür diyoruz. Bundandır ki sık sık eğlence, festivaller yapıyorlar. Bu ise Batılıların Hazreti Îsa Aleyhisselâm’ın hüznüne ihanetidir. Batılılar, hüznü terk edip eğlenceye (masiyet, günah) başladıklarından bu yana ülkeleri zalimce sömürgeleştirmeye başladılAr. Dünyayı eğlencenin zaferiyle elde etmektir gayeleri.

Eğlencenin teorileri hızlı bir şekilde yayılıyor. Zavallı Batılılar mutluluk hormonu salgılamak ve gevşemek için gülmeyi bilim hâline getirerek, eğlenceyi sürekli hâle sokmaya çalışmaktalar. Oysa gevşemek, insanın en âdi fiillerinden biridir. İnsanın, hilkatini bozarak gülmeme iradesini elinden alacaklar. Öyle ki, insan günlük hayatın her anını gülerek, eğlenerek geçirecek. Bu, yaratılışa aykırı ve çürümüşlüğün işaretidir. Anlaşılıyor ki bundan böyle Batılılar gülme komasından çıkamayacaklar.

“Emredilen buyruklardan” kurtulmak için eğlenceye yönelen batı modernleri eğlence yogasıyla gevşemeye, “stres atmaya” çalışıp güçlendiklerini sanan budalalardır, sömürücü, haydutlardır. Ölümden korktukları için eğlenceye sarılarak unutmak istiyorlar. Bunlara göre eğlence “özgürlüktür”, dinin ve Emredilen buyrukları sıkıcı olarak gördükleri için tek hedefleri kurtulmaktır.

Zavallılığın böylesi var mıdır?

Eğlence yogası Batılıları kuşatmış durumda. “Şimdi eğlence vakti” diyen kitaplar, kasetler, tişörtler, saatler gırla gidiyor. Kahkaha atmayı ve gülmeyi bir ideoloji gibi disiplin hâline getiren militan dernekler var. Kendilerine “Eğlence komandoları” diyen gruplar tramvaylara, otobüslere binip eğlence kasetlerini yolculara zorla dinletiyorlar ve “Anti-depresanlarınızı atın gitsin, küresel eğlence salgınına katılın” diye slogan atıyorlar. Sinirleri bozulan yolcular mecburen gülmeye başlayınca, başka vasıtalara geçip faaliyetlerini icra ediyorlar.

Elli ülkede beş binden fazla “eğlence kulüpleri” vardır. Bunlara göre iyi bir gülücü, bu salgını bir günde on kişiye bulaştırabilir. Bu güruhun bugün elli ülkede beş binin üzerindeki “Gülme veya Eğlence Kulübü” icra-yı faaliyet içindedir. Bazı yerlerde kiliseleri dahi eğlence tâlimi yapılan bir mekâna dönüştürmüşlerdir. Reklâmlarında gülme ve eğlence tâlimlerinin kanser hastalığından tutun da sayısız hastalıklara şifa olduğu beyan ediliyor. İnsanlar spor salonlarında bir araya gelip toplu halde eğleniyor, sonra da mutlu olduklarını söylüyorlar. İnsan, hilkatine bu kadar yabancılaşabilir ancak.

Batılılara göre gülmek ve eğlenmek, bilmek ve mutlulukla aynı mânaya geliyor. İnsan ne kadar güler ve eğlenirse o kadar iyi bilir ve mutlu olur. Kahkaha ilaç gibidir ve ölüme kafa tutmaktır. Gülmek, bilgiyi ve zekayı gösterir. Fakat  eğlenmenin zekayı daha da güçlendireceği düşüncesi bu güruhun yeni uydurduğu bir yoga felsefesidir.

Darvinciler gülmenin menşeini hayvanlara kadar indirmiş ve aralarında akrabalık kurmuşlar. Maymunun dudakların açıp kapamasını gülmek zannetmişler. Bu anlayışa göre insanın Yaratıcısı olmadığı için hüznü yoktur. Dolayısıyla insan gülen bir hayvandır. Demişler.

İşte batı…