Başkanlık sistemi… Dünyanın birçok ülkesinde çeyrek, yarım, tam gibi genel tanımlarla uygulanan bir yönetim şekli… Ancak halkın genel tanımdan öte daha özel tanımlara, bilgilere ve örnek uygulamalara ihtiyacı var. Bir millet bir yönetim şeklinden ne isteyebilir?
Millet kendi kendisinin yönetimini yürüten sistemin yaşam alanlarına, refah seviyesine, düşüncelerine, inanışlarına ve yaşam tarzlarına herhangi bir kısıtlama koymadan işlev görmesini ister. Bir de tüm bunları tehdit eden diğer vatandaşlardan kendilerini koruma noktasında güvence…
Aslına bakarsanız rahmetli Özal’ın da dile getirdiği ve sonrasında mütemadiyen dile getirilen başkanlık sistemi, zannımca Türkiye’nin genel sosyo-kültürel yapısına da daha fazla uygun bir sistemdir. Toplumun ekserisinin de benim gibi düşündüğünü bu konuda tepki veren, liberaller, demokratlar, milliyetçiler hatta solcular aşağı yukarı kabul ama nasıl noktasındalar?
Tabi ki “zihin boşluk kabul etmez” kaidesi burada da geçerlidir. Sistemin doğru şekilde kurgulanması, odak noktası ve sunuları doğru bir şekilde doldurulmalı. Zira boşluklar doğru şeylerle dolmaz ise yalan yanlış bir sürü kötü niyetlinin cirit attığı zevkli bir alan olacaktır.
Toplumun bir kısmında başkanlık sistemi tamam, kabul ama Recep Tayyip Erdoğan’ın başkan olarak görmek istemiyoruz diyen -azınlık da olsa- bir cenah var. Oysa bunların da temel derdi Erdoğan’la değil; Erdoğan’ın söylemi, İslami kimliği, ümmetçi tavrı, insani duruşu v.s. iledir.
Toplumun bazı kesimlerindeki başkanlık sistemi algısı ise tamamen baskıcı bir tek kişilik yönetim korkusu şeklinde karşılık bulmaktadır. Bu kesim ise kendisine belki Türkmenistan gibi bir modeli rol model olarak algılamasından kaynaklanmaktadır.
Bir de özellikle Kürt kelimesi etrafında öbeklenen doğu bölgemizdeki bir takım özerklik söylemlerinin korkusuyla başkanlık sisteminin getireceğini düşündükleri federal yapıdan kaynaklı bir bölünme ile karşılaşacakları düşüncesi ile bir karşı duruş ortaya koymaktalar.
Belki bildiğimiz veya bilmediğimiz başka spesifik örnekler de olabilir. Lakin tüm bu farklı bakış açıları zihinde henüz doğruların yerli yerine yerleştirilmediği boşlukları dolduran israiliyat kabilinden yanlışlardan kaynaklanmaktadır.
Başkanlık sistemi değil de, güçler arası uyumsuzluktan kaynaklı tıkanıklıkların açılacağı daha hızlı bir sistem denilseydi…
Başkanlık sistemi değil de, Siyaseti dahi özgüven sahibi kılarak vesayet eksenli bir rejim dengesi gözeten karanlık çıkmazından kurtaran bir yönetim tarzı denilseydi…
Başkanlık sistemi değil de, açık, net, daha güvenilir ve re’yin önem çıtasının yükseldiği bir yönetim anlayışı denilseydi…
Başkanlık sistemi değil de, “Türkiye’de başkanlık sistemi gerçekleşirse yeni dünya düzeni sekteye uğrayacaktır. Mutlaka engellenmelidir.” diyen Rupert Murdoch’ın sözüne muhalif olarak batı hegomanyasına karşılık verecek güçlü bir devlet yapılanması denilseydi…
Toplum daha mı kolay ikna olurdu acaba?