Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Dili Kurultayı’nda yaptığı konuşmasıyla beni ziyadesiyle heyecanlandırdı ve ziyadesiyle sevindirdi.
Erdoğan, yabancı kelimelerin Türkçe’de kullanılmasına, yeni yapılan spor tesislerine ‘Arena’ adının verilmesine tepki gösterdi ve şöyle devam etti;
“Dil gibi hayati bir meselenin ideolojik tartışmaların aracı haline getirilmesinin acısını hala çekiyoruz.
Türkiye, Türk Dili konusunda da geçmişi ile barıştığı, geleceği kucaklamaya hazırlandığı yeni bir dönemin eşiğindedir.
Türk Dili’nin konuşulduğu geniş coğrafyada yürüteceğimiz çalışmalarda öncelikle kendi dilimizi geliştirmemize ihtiyacımız var. Bir özentidir gidiyor, kendi dilimizin zenginlikleri varken bu özentilerle hayvanların yarıştırıldığı Avrupa’daki arenaları kalkıp spor salonlarında isim olarak kullanmak pek de kibar değil, şık değil.
Ne güzel kıraathanemiz var, burada kitap oku, gazete oku, sohbetle beraber zenginleş. Bildiklerini karşıya sen ver, karşının bildiklerini de sen al. Bunlar yerini kafeteryalara, kulüplere terk etti.
‘Clup’ ne?
Bu benim değil ki, bütün bu tabelaları sökün, bu senin hakkın, en doğal hakkın. Belediyelerimize de söyledik. Neyi müsaade edersen onu asmak zorunda.
Kültürlere ve medeniyetlere saldırılar önce dilden başlıyor. Dilini aldığı anda o milleti çökertiyor. Biz işte böyle bir suikasta maruz kalmış bir milletiz. Bu saldırı dilimizle birlikte onun mütemmim cüzü olan şahsiyetimizi de hedef almıştır.”
Erdoğan’ın bu konuşmasından tam bir buçuk yıl önce, ‘Bakan Akif Çağatay Kılıç’tan istirhamımızdır’ başlıklı bir yazı yazdım ve dedim ki:
AK Parti iktidarıyla birlikte hizmete açılan spor tesislerine, firma isimlerinin hemen yanında ‘Arena’ ismini vermek moda ve kötü bir alışkanlık haline geldi.
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Arena’nın Ortaçağ Avrupası Engizisyon Mahkemelerinin gelenekselleşmiş işkence merkezleri olduğunu bilse bu ismi vermekten imtina eder miydi merak ediyoruz?
Bilindiği gibi Ortaçağ Avrupası’nın en büyük düşmanı Türklerdi.
Türkler’le savaşa savaşa yenmeyi öğrendiler. Bunun için de onlarca Haçlı seferleri düzenlediler.
Avrupa’nın bütün devletlerinin desteğiyle oluşturulmuş güçlü ordularla Türklerle savaşan Haçlılar, savaş talimlerini arenalarda yapıyorlardı.
Esir aldıkları Türkleri Arenalarda aç ve yırtıcı hayvanların önüne atıyor, esirlerin parçalanmasıyla arenadan zafer çığlıkları yankılanıyordu.
Arenada toplanmış halkın gözlerinin önünde kimi Türk mahkûmların kafası, kiminin ise parmakları kesiliyordu…
Protestan mezhebinin kurusu Martin Luther’in bir ilahisinde “Biz Allah’tan başka kimseden korkmayız, Türkler’den bile…” şeklinde sözlerin yer alması meramımızı müşahhas bir şekilde anlatıyor olsa gerektir.
Netice itibariyle Ortaçağ Avrupası’nda Türkler’in işkence ile öldürüldüğü bir geleneğin ve yerin ismi olarak nam yapmış Arena’nın neden Türkiye’deki spor merkezlerine büyük bir zevkle verildiğini anlayabilmiş değiliz.
Lütfen bu kötü alışkanlıktan vazgeçelim. Bir isim verilecekse bu isim kendi kültürel tarihimizden olmalıdır.
En uygunu kanaatimizce ‘Spor Meydanı’dır…