Canım ülkemde büyük bir felaket yaşandı.

Felaketin ardından hemen bir kenetlenme, müthiş bir birliktelik oluştu.

Kırk beş bin civarında insan vefat etti, on binlerce bina yıkıldı.

Büyükten küçüğe herkes yaraları sarmak için kolları sıvadı.

Ne bir kamplaşma oldu ne ayrışma ne de bir kutuplaşma!?

İdeolojik davranmadı kimse.

Devlet millet el ele verdi.

Görülen eksiklikler, gecikmeler falan hepsinin kavgası sonraya bırakıldı...

Enkazdan bir can daha kurtarabilir miyiz derdine düştü insanlar.

Bir kişiye daha ekmek yetiştirebilir miyiz dediler.

Tarihte eşi benzeri görülmeyen bir kenetlenme!

Siyasetin en azılı muhalifleri bile sorumluluk mesajı vererek, “devletin yanındayız” dediler.

Sosyal medyada teröristler hariç herkes devlete destek verdi.

Yaşanan bu zorluğun altından birlikte kalkacağız, dediler.

Şehirleri yeniden inşa etmek için özel bankalar devlet bankalarına öncülük ettiler.

TÜSİAD başta olmak üzere Türkiye'nin en zengin iş adamları “elimizi taşın altına şimdi koymayacağız da ne zaman koyacağız” dediler.

Büyük marketler, büyük markalar, büyük şirketler kendi aralarında il, ilçe, köy paylaşımı yaptılar.

Herkes bir bölgeyi inşa etme sözü verdi.

Yazılı ve görsel medya özellikle de sosyal medya bu süreçte güzel bir sınav verdi.

Ne yalan haber yapan oldu ne ölçüsüz eleştiri yapan oldu ne iftira atan oldu.

“Eleştiri hakkımız saklı, sorumlulardan hesap sorulsun ama şimdi yaraları sarma zamanı” dediler.

Sadece görülen eksiklikleri sırf yetkilileri uyarmak için göstermeye çalıştılar.

Devlet de tüm kurumları ile bölgeye odaklandı.

Yetkililer arkalarına aldıkları bu gücü sonuna kadar kullanıp bölgede koordinasyonu sağladılar.

Ne iftiraya cevap verme gereği duyan oldu ne hevesi kırılan oldu.

Herkes felaket bölgesine odaklandı...

___________

Böyle bir makale yazabilmek için neleri vermezdim…

Böyle bir ülkede yaşamak için de öyle…

Bu yazılanların tam tersini bize yaşatanlardan her iki dünyada da hesap soracak bu millet…

Azgın azınlığın tahakkümünden ülkemizi kurtarmak hepimizin boynunun borcu olsun.

Biz hak etmiyoruz azgın azınlığın felaket zamanlarında bizlere yaşattıklarını…

Beşikteki bebekten başlayacağız insanları terbiye etmeye.

Kutuplaşmanın doğal felaketler kadar kötü olduğunu anlatacağız herkese.

En büyük sorumluluk bizim…

“Biz değil onlar yaptı” diyerek işin içinden sıyrılamayız.

Bu kutuplaşmada hepimizin emeği var.

Biz kendimizi düzeltmez, söylemlerimize, eylemlerimize dikkat etmezsek bir sihirli el gelip bizi düzeltmeyecek.

Ve bu kutuplaşma ilelebet devam edecek.