Son dönemde konvansiyonel medyada çalışan pek çok gazeteci işlerinden ayrılarak sosyal mecralar için içerik üretmeye başladı. Bu süreçte, büyük bir medya markasının çatısı altında yer almak yerine, kişisel markalaşmanın öne çıkmaya başladığını ve bunun ivme kazandığını görüyoruz.
Sadece ‘kullanıcı’ olduğunuz ve sık sık değişen içerik politikaları nedeniyle her zaman mağdur olma ihtimaliniz olan sosyal platformlar için içerik üretmek büyük risk. Günün sonunda, içerik ürettiğiniz mecranın kapatılması, satılması veya bambaşka bir forma bürünmesi mümkün olabiliyor.
Elon Musk’ın satın alması sonrasında Twitter cephesinde yaşananlar, bu endişeler açısından sadece küçük bir örnek. Gazetecilerin yazılı, sesli veya görsel içeriklerini yayınladıkları ana akım bir mecra yoksa ve sadece sosyal medyayı kullanır hâle gelmişlerse, durum çok vahim.
Örneklerle gidelim: Twitter, Covid-19 salgını döneminde e-posta bültenleri popüler olduğu için satın aldığı Revue adlı servisi kapattı. Bu mecraya emek harcayan çok sayıda kişi mağdur oldu. Burada yayınlanan içerikleri ve abone listelerini, benzer bir servis bulup aktarmak yani kurtarmak gerekti.
Bu örnekten de anlaşılacağı gibi, sosyal platformlara güvenip yola çıktığınızda bir anda kendinizi kapı önünde bulabiliyorsunuz. Emeğinizin ve fikrinizin hiçbir değeri yok onlar için. Sadece kârlılığı temel alan kararlar veren şirketlere, ücretsiz içerik editörü gibi çalışmak hiç de mantıklı değil.
Buradan çıkarmamız gereken ders, tamamen sosyal platformlara dayanan iş modeli oluşturmanın hata olduğunun bir kez daha kanıtlanmış oluşudur. Kendinize ait bir platformunuz ve markanız yoksa yaptığınız işin geleceği, sosyal platformlarını yönetenlerin iki dudağı arasındadır.
Gazeteciler sosyal medyayı, ürettiği içerikleri yayınlayacakları ana mecra olmaktan çok, bir dağıtım kanalı olarak görmeli. Ürettiğiniz içeriklerin bağlantılarını paylaştığınız ve bu içeriklerden daha fazla yararlanmak isteyenleri sizin mecranıza taşıyan yardımcı bir araçtır sosyal medya.
Bu sorunu sadece gazeteciler özelinde ele alıp, kapsamı daraltmış olamayayım. Bir şekilde içerik üreten herkes için bu kaygılar geçerli. Sosyal mecralara çalışmak yerine, kendinize ait olan ya da olmayan bir yayın veya bir blog üzerinde içeriklerinizi toplamalısınız.
Sosyal medyadaki etkileşim, beğeni ve olumlu yorumlar almak göz boyuyor. Bu nedenle sosyal medyaya oynamak daha çok seviliyor ve kalıcı işler yapmak yerine, sosyal medyada faal olmak daha cazip geliyor. Ancak bu çabanın kalıcı ve sahici bir çıktısı yok.
Bir dergi, bir gazete, bir internet sitesi ya da bir blog üzerinde yazmak, bu içerikleri öncelikle daha sağlıklı bir şekilde arşivleme avantajı kazandırır. Twitter’da fikirlerinizi, zincir ‘tweet’ler halinde sıralamaktansa kendinize ait bir blogda yayınlayıp, linkini paylaşmak size fayda sağlar.
Sosyal medya platformlarını, kendimize fayda sağlayacak şekilde kullanmamız gerek; sadece o platformlara fayda sağlayacak şekilde değil.