Almanya dün daha önce hazırlanmış olan sözde soykırım tasarısını Almanya Federal Meclisi’nde oylayarak 1 ret oyuna karşılık kabul etti.  Bu ne kadar umurunda diye sorarsanız hiç de umurumda değil.

20. yüzyılın ilk soykırımını gerçekleştirmiş olan bir ülkenin böyle riskli bir konuyu ele alıp o konu üzerinden siyaset yürütmesi ne kadar da komiktir… Hoş siyaset de yürütebilmiş değiller. Zira mevzuyu tıpkı Fransa gibi, Amerika gibi her yıl ısıtıp gündeme getirerek üzerinden siyaset yürütme yerine tek hamleyle kabul edip kendilerince konuyu kapatmışlardır. Oysa akıllı davransalardı, gündemde tutsalardı belki daha çok nemalanabilirlerdi. Türkiye’ye karşı sürekli bir olumsuz algı operasyonu tehdidinde bulunabilirler. Ya da Avrupa Birliği üyelik taleplerine karşı soykırım tasarısını gündeme getirip ülke olarak kullanacakları erteleme kozu olarak ellerinde tutabilirlerdi. Lakin olmadı. Bu durum Almanya adına üzüntü vericidir.

Bir üst paragrafa girerken çok önemli bir tarihi bilgiye işaret etmiştim oradan devam edeyim. Yirminci yüzyılın ilk soykırımı olarak tarihe geçen Namibya soykırımı ya da diğer adıyla Hererolar ve Nama soykırımı Almanya’nın soykırım tarihinin en büyük vahşetlerinden biri olarak tarihe geçecektir.

Almanlar tarafından Herero ve Nama soykırımında 1904 ile 1907 yılları arasında 1908’de Alman birliği tekrar kuruluncaya kadar yaklaşık 100 binin üzerinde Afrikalı öldürülmüştür. 65.000 Herero’yu (toplam nüfuslarının %80’i) ve 10.000 Nama’yı (toplam nüfuslarının %50’si) yok ettiler. Ağırlıklı olan bilgiye göre 130 bin yerli halktan geriye sadece 15 bin insan sağ olarak kalmıştı. Katliamda en çok kullanılan yöntemler ise isyancıları çöle sürüp orada susuzluktan öldürmek ya da önceden zehirlenmiş içme sularıyla öldürmekti.

Tüm bu katliamların/soykırımların ölenlerin dışında yaşayanlara da büyük ızdırap verdiği yönler vardı. Kadınlar, canilerin hedefindeki ikinci hayvani tatmin aracı olarak kullanıldılar ve yerlilerin kocası katledilmiş kadınları ve genç kızları maalesef Almanlar’ın seks kölesi haline gelecektir. Tecavüzler sonrası bu yerli kadınlardan olan çocukların toplama kamplarında toplandığını ve daha sonra Hitler’in dahi ilham alacağı birtakım deneylerde kullanıldığını yazmakta kaynaklar.

Hatta ve hatta Alman antropolog Eugen Fischer, ‘ırklar üzerine bazı tıbbi deneyler’ yapmak için kamplarda bulunuyor. 310 ‘karışık ırktan’ çocuk üzerinde araştırma yapan Fischer, bu çocukları ‘düşük ırksal kalitedeki Rehoboth piçleri’ olarak adlandırıyor. Almanya’ya dönerken ırklar üzerine inceleme için yanında 400 civarı siyahi kafatası götürüyor.

Sadece Almanlar değil tüm Avrupa ülkelerinin geçmişte ve günümüzde kendi çıkarları uğruna nice canları yok ettiklerini, yuvalar yıktıklarını, ülkeleri tarumar ettiklerini biliyoruz. Geldiğimiz noktada tarihinde huzur ve refahın temsili olmuş Osmanlı İmparatorluğu ve onun bakiyesi olan Türkiyeli evlatlarını tasarılarla, algı operasyonlarıyla soykırım dalgasının içine çekemeyeceklerdir. Bu bakımdan bugün sözüm ona soykırım oylaması yapan Almanya’ya tek sözümüz var: “Biz sizin cemaziyelevvelinizi de biliyoruz…”