Yaptıklarından dolayı utanan, üzülen, pişman olan bir PKK sevicisine rastlama ihtimali nedir? Hiç! Bu soru ve cevabı aklımızda tutarak bir parantez açalım.

Bir konuda anlaşalım. Artık kimse “PKK başka, HDP başka” numarasını yapmıyor. “Onlar da yaptı, (Allah affetsin) bende yaptım o gereksiz numarayı.” Ama artık herkes söylüyor; HDP, PKK demektir.

HDP hangi seçmen profillerinden oy aldı?

Doğrudan PKK’lı veya PKK sempatizanı olan Kürt ve Türklerden.Erdoğan’dan intikam almak isteyen Fetullahçılar, Kemalistler, Sermaye ve Cihangir Solcularından.“HDP iktidar olursa Türkiye, Sodom-Gomore gibi olur rahat ederiz” diyen LGBT’den.HDP’yi Kürtlerin sözcüsü kabul Kürtlerden.Kendini HDP ile ifade edebileceğini düşünen solcu gençlerden.

HDP’nin birinci seçmen profili

1: Doğrudan PKK’lı veya PKK sempatizanı olan Kürt ve Türkler.

Bu profilin kendisi gibi düşünmeyen herhangi biriyle bir zeminde buluşup uzlaşması mümkün değil. Sıradan bir sokak kavgasında hemen ayırt edebilirsiniz. Sürü halinde bir kişiye çullanırlar, hepsinin sesi yüksek çıkar ama dayak yiyeceklerini anladıklarında “abi” diye konuşmaya başlarlar. Asla teke tek kavga ettiklerine şahit olan yoktur.  Bu profil, PKK’nın yaptığı her eylemden zevk alır.

Yasin Börü’yü hatırlayalım; Bir çocuğun kafasını ezip öldürürken slogan atabiliyorlardı. Daha sonra balkondan attıkları Yasin Börü, beton zemine çarptığında çılgınlar gibi eğlendiler. Evet, zevk almışlardı ama daha tatmin olmadıkları için üzerinden arabayla defalarca geçerken zılgıtlar attılar ve kendilerine has bir ritimle transa geçip tuhaf bir ayin yaptılar.

Biraz daha yakınlaşalım. Yasin Börü’nün cenazesi üzerinde zevkle tepinirken kan ter içinde kalmış bir PKK’lıyı kenara çeksek ve insanlık üzerine konuşsak bize ne derdi?

“Kurban eti dağıtan bir çocuğu parçalamaktan çok zevk aldık, özellikle arabayla üzerinden geçerken kemiklerinin kırılma sesini duyunca kendimi kaybettim” mi diyecek?

Tabii ki hayır!

Şöyle konuşacak muhtemelen: “Biz burada bir mücadele veriyoruz.  Önce insan. İnsan canından daha kıymetli ne olabilir. İnsanlık onuru için, barış için, özgürlük için bir kavga veriyoruz”

Rahmetli Özgecan olayının sanığı ile konuşsak mesela, “tecavüz çok güzel bir şey, herkese tavsiye ediyorum” der mi? Demez. Hatta olaydan bir gün önce kullandığı minibüsü durdursak ve “tecavüzcüler hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sorsaydık, mutlaka “idam edilsin, hadım edilsin” diyecekti ve belki de söylediklerine inanacaktı.

PKK’lılar tarafından televizyonlarda verilen “barış” demeçleri tam da böyle bir mekanizmayla ortaya çıkıyor işte. Polisleri, askerleri, çocukları şehit eder etmez sokağa çıkıp “barış istiyoruz” diyebiliyorlar. Hangi tür iletişim, hangi vaat, hangi pazarlıkla bu profille birlikte yaşanabilir? Ne söylerseniz söyleyin, ne vaat ederseniz edin bütün hamleleriniz geçersiz olacak.

Daha açık söyleyeyim, PKK ile mücadelede ‘etkisiz hale getirmekten’ başka hiç bir mantıklı çare yok. Varsa kendileri söylesinler. Şu olursa biter desinler.

Ne olursa biter? Onların haricindeki herkes ölene kadar “barış” dedikleri katliamlara devam edecekler. Öldürecekler ve “barış istiyoruz” diyecekler, yakacaklar, kurşunlayacaklar, roket atacaklar, arabayla ezecekler, kıstırdıkları köşelerde öldürecekler ve sonunda yine “barış istiyoruz” diyecekler.

1 numaralı bu profile karşı ne yapacağız peki?

Onların bizi oyalamasına asla müsaade etmeyeceğiz.

Hakaret ve sövmelerle başlayan nefret girdaplarına kapılmayacağız.Bir PKK sevicisinin yalanlarına, hakaretlerine, iftiralarına, tahrik edici saldırılarına karşı mücadele ederken onlar gibi olmayacağız.Söyledikleri her şeye karşı ihtiyatlı yaklaşacağız ve mutlaka araştıracağız.Öldürmek üzerine programlanmış olduklarını hiç unutmayacağız, hep hatırlayacağız ve başkalarına da hatırlatacağız.Zayıf, çaresiz, güçsüz birini gördükleri anda saldırıya geçtiklerini ve toplu hareket ettiklerini bilip ona göre hareket edeceğiz.Sokağın ve bire bir iletişimin etkisinin, sosyal medya denilen furyadan daha önemli olduğunu bileceğiz.Barıştan kasıtlarının çocukları bile parçalayarak öldürmek olduğunu hiç unutmayacağız ve unutturmayacağız.“Barışı bu kadar çarpıtan bir küme, acaba özgürlüğü ne kadar çarpıtmıştır” diye kafa yoracağız.Acıları tartma ve ajite etme uzmanı olduklarını unutmadan her acıya, her mazluma hakkaniyetli yaklaşacağız.Kendi dilimizi kuracağız ve onların dayattığı dili, kesin bir tavırla reddedeceğiz.Yaydıkları tezviratın gayrı meşru, gayri ahlaki ve kısmen kurgusal bir tarih üzerine yapıldığını bilip doğruları hep göz önünde tutacağız.PKK’ya güzellemeler yapan magazin haberlerinin asıl amacının terör propagandası olduğunu fark edeceğiz ve fark ettiğimizi belli edeceğiz.

Yazının başında sorduğumuz soruyu hatırlayalım.

Yaptıklarından dolayı utanan, üzülen, pişman olan bir PKK sevicisine rastlama ihtimali nedir? Hiç!

Yani bir PKK’lıyı ikna etmeniz, davranış değişikliğine teşvik etmeniz imkânsız. Öyleyse önümüzde tek çare var; “Hasbunallah ve nimel vekil” diyerek mücadele edeceğiz. Kürdün kanına, canına, ırzına, malına, rızkına göz koymuş teröristlere karşı Kürdü müdafaa ilk ve öncelikli işimiz. PKK, yolları patlatarak, kamyonları yakarak, Kürtleri evlerine hapsederek, çocuklarını öldürerek “biz barış istiyoruz” diye yalanlar söyleyecek, biz çalışıp Kürde el vermenin çaresine bakacağız. Hep birlikte bunun da altından kalkacağız.

(Yarın nasipse 2. Profil: Erdoğan’dan intikam almak isteyen Fetullahçılar, Kemalistler, Sermaye ve Cihangir Solcuları)