Son günlerde dalga dalga yayılan Erbakan sevgisini kimlerin bir takiye olarak göstermeye çalıştığını bir tarafa bırakalım. Fakat şunu da bilelim ki memlekette 28 Şubat’ı laik duyarlılıkla ilişkilendirenler de Erbakan Hoca misyonunun bugün için değerinden bahsedenler de henüz hocayı tam olarak anlayamadılar.
Önümüzdeki yıllar Hoca’yı daha çok konuşacağımız yıllar olarak görünüyor. Esasen hayat hikayesinde gizlediği bu misyon biraz uzaktan bakınca daha rahat anlaşılabilirdi.
Hoca, son derece avantajlı bir sosyal ortama doğdu. Yüksek kültür ve birikim havzasında dünyaya gelen hoca doğal olarak da çok zeki idi. Bu sebepten de önüne çıkan tüm aşamaları başarı ile tamamlarken her seferinde bir özgüven basamaklarını da geçiyordu. Yirmi yedi yaşında doçentlik unvanı kazanmış bir akademisyen ve o günün Türkiye’sinde İstanbul’un en değerli teknik üniversitesinde kariyer. Çalışma alanı açısından da son derece değerli bir bilim alanı olan ve çağının itibarlı mesleklerinden biri olan makine bilgisi ile donanmış bir mucit.
Çağ, sanayi devrimi sonrası Batı’nın dünyayı sömürmek ve sömürgeci düzenin işlemesi için kaynak ve pazar oluşturma evresindeydi. Batıya karşı Tanzimat’tan gelen duygusal ilişkisini gözden geçirmiş bir aydın kuşağı ortaya çıkmış, Mehmet Akif nesli ile Erbakan nesli arasında belirgin bir fark ortaya çıkmıştı. Çünkü Erbakan nesli 2. Dünya Savaşı’nın bittiğini ama ne yazık ki 1. Dünya Savaşı koşullarının devam ettiğini anlamıştı. Ve nitekim bu savaş artık bütünüyle sanayi ve onun yol açtığı ekonomi üzerinden ilerleyecekti. Millet sarhoşluk evresini atlatmış ve sihirli bir güzelliğin arkasında öldürücü bir canavar ile iyiden iyiye yüzleşmişti. Batı, kabaca üç yüz milyonun etkilendiği bir savaş ortamına gelivermişti.
Savaş sonrası, ekonomi temelli bir sanayi hamlesi hızla yoluna devam ediyordu. Hoca, Almanya deneyimi sürecinde Batı’nın bu global kuşatmaya yaptığı hazırlığı yerinde görmüş oldu. Bu sebepledir ki o ömrü boyunca modern müstemlekecilik tehlikesinden ve milli ve manevi kalkınma hamlesi ile bu saldırıların üstesinden gelinebileceğinden söz etti.
Hoca, sosyal ve akademik altyapısını tamamladıktan sonra kolları sıvamış ve memleketi tehdit eden bu kuşatmadan ancak siyaset yoluyla gelinebileceğini tespit etmişti. Hocanın büyük bir mucit ve başarılı bir mühendis iken neden akademide kalmadığından şikayet edenler onun bu vizyonundan haberdar olamayanlardı.
Hoca siyaseten başarılı olmak için dönemindeki güçlü partilerde siyaset de yapabilirdi. Ama siyasi hayatında yaşadığı saldırılara ve muhalefet diline bakıldığında çok iyi anlaşılacaktır ki Erbakan misyonuna karşı en büyük zorluk ve engel girişimleri merkez sağ siyaset üzerinden icra edilmiştir.
Hoca devrimci bir kişiliğe sahip olduğu ve döneminde NATO üzerinden bir dizayn süreci yaşandığı için ilk siyasi işbirliğini sol partilerle yapmıştı.
Hocanın, tekerine çomak sokmak için ömür tükettiği egemen yapı NATO’cu sömürge düzeneğinin işini kolaylaştırmak isteyenler olmuştur. Bu yüzden de 28 Şubat hâlâ anlaşılamamıştır.
FETÖ’nün ve NATO’nun Hoca alerjisinin temelinde bu tezgâh yatmaktadır. Hoca’dan rahatsız olan kesimler zaman zaman liberal zaman zaman devletçi kılıkta karşımıza çıkan merkez sağ olmuştur.
Büyük resme bakmadan Erbakan misyonuna haksızlık eden herkes bir gün bu gerçeği anlayacaktır. Ama önemli olan zararın neresinden dönüldüğüdür.
Bilinmelidir ki Erbakan Hoca’nın hayatı bütünüyle bir fedakârlıklar manzumesidir.