Tarihin çetin seyrinde, seyredenlere parmak ısırttıysak eğer; bu, imanımızın ulvîliğinden ve millet olabilmemizin verdiği kuvvetten kaynaklanmıştır. İnancımızın zaafa uğradığı ve millet olmaktan çıkıp ferdiyetçi refleksler gösterdiğimiz her zaman diliminde gücümüz azaldı. Zafiyetin hissedildiği her dönemde ise bu milletin bekası aleyhine, içerden ve dışarıdan planlar devreye konuldu.

Yine böyle zor bir dönemde, Sultan II. Abdülhamid Han’ın hilafeti devrinde, memleketin doğu vilayetlerinde, “Ermeni meselesi” üzerinden Osmanlı Devleti baskı altına alınmak isteniyordu. Batılı devletler, Ermeni vatandaşların yaşadığı bölgelerin imarı ve kalkınması bahanesiyle Osmanlı Devleti hakkında aleyhte kamuoyu oluşturma gayreti içine girmişti. Sultan II. Abdülhamid, dirayetli ve başarılı siyaset tarzı ile meseleye yaklaşarak ıslahatları sadece Anadolu ile sınırlandırmayıp Hicaz hariç memleketin tamamına teşmil etmişti.

Yapılan ıslahatların teftiş edilmesi için İstanbul’dan bir müfettiş görevlendirildi. Müfettişin görünürdeki görevi, Ermenilerin yaşadığı bölgelerde gerçekleştirilmesi istenen ıslahatların biran evvel ve tam bir şekilde yapılıp yapılmadığının takibiydi. Ancak II. Abdülhamid merhumun aklındaki plan bambaşkaydı. Halife, bu teftiş işi için Müşir Ahmed Şakir Paşa’yı bölgeye gönderdi. Petersburg elçiliği ve sarayda bulunduğu görevleri vesilesiyle Ermeni meselesini yakından takip etmiş olan Şakir Paşa’nın asıl gizli görevi bölgede Osmanlı’nın gücünün ve etkisinin devamı yolunda adımlar atılmasını sağlamaktı. Şakir Paşa başkanlığındaki heyet 24 Ağustos 1895 yılında, bir vapurla İstanbul’dan Trabzon’a hareket etti. Olaydan haberdar olan Ermeni komitacılar, Trabzon, Gümüşhane, Bayburt, Erzurum, Hınıs, Mus, Bitlis gibi birçok yerde olaylar çıkardılar. Şakir Paşa’nın aldığı emniyet tedbirleri sonunda hadiselerin büyümesinin önü alınmış oldu. Şakir Paşa, vefat edinceye kadar bu göreve devam etti. Böylece batılı devletlerin Osmanlı’nın iç işlerine karışma planları akamete uğratılmış oldu.

1.Dünya Savaşı sonrası işgal edilen Anadolu topraklarının tekrar kurtarılması için ayaklanmalar başlatan halk hareketlerini bastırmak ve silahlı birlikleri dağıtmak üzere görevlendirilen Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919 ‘da Sultan Vahdettin tarafından Samsun’a müfettiş olarak gönderilir. Bandırma vapurunda bulunan Mustafa Kemal Paşa’nın ve yanındakilerin asıl görevleri bambaşka idi. Bu yolculuk memleketin kurtuluşunun ilk kıvılcımı olmuş ve Anadolu toprakları tekrardan vatan yapılmıştı.

Yoksa sen hâlâ II. Abdülhamid’in Kızıl Sultan, Sultan Vahdettin’in de hain olduğunu mu sanıyorsun! Ya da ne bilim işte, bu devletin bir çadır devleti olduğunu falan mı?