Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Davutoğlu, MİT Müsteşarı Fidan ve Başbakanlık Dış Politika Danışmanı Kalın uzunca süredir merakla beklenen ziyaretlerini gerçekleştirmek üzere 15 Mayıs 2013 yılında ABD’ye gittiler. En üst düzey protokolle karşılanan heyet, bölgesel konularda detaylı görüşmelerde bulunup, Esed’in insanlık dışı kimyasal katliamlarına ilişkin ellerindeki belgeleri de sunmak suretiyle Suriye meselesinin ABD’nin daha önce taahhüt ettiği şekilde çözülmesine yönelik yeni adımlar atmasını sağlayacaklarına dair büyük umutlar taşımaktaydı.

Bu ziyaret çerçevesinde 16 Mayıs 2013 tarihinde Başbakan Erdoğan’la yaklaşık 2.5 saat baş başa görüşen ABD Başkanı Obama, aynı akşam Başkan Yardımcısı Joe Biden ve Dışişleri Bakanı John Kerry yanında olduğu halde Türk heyetiyle çalışma yemeğinde bir araya gelerek ajandalarında yer alan konuları genişçe şekilde değerlendirme imkanı buldular. Ancak masada Fidan’ın mevkidaşı CIA Başkanı John Brennan yerine Obama’nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Tom Danilon yer alması dikkatlerden kaçmamıştı.

Bu temaslar, katlanılmaz bir hal almaya başlayan Suriye ve Esed sorunun çözümüne yönelik kamuoyunda ciddi beklentilere yol açmakla birlikte görüşmeler ardından Obama ve ABD tarafınca yapılan açıklamalar Türk tarafını ve kamuoyunu tatmin etmekten son derece uzaktı. Ancak bu ziyaret esnasında özellikle Joe Biden’ın misafirleri onuruna verdiği yemek boyunca basına yansıdığı kadarıyla gerek kendisinin gerekse John Kerry’nin Türk tarafına gösterdiği abartılı ilgi gözlerden kaçmıyordu. Hatta öylesine teatral bir halleri vardı ki, resmen okullarda kendilerine öğretilen, daha önce de tecrübe edip sonuç aldıkları besbelli “Şarklı devlet adamları pohpohlanıp, dönekliğimiz karşısındaki tepkimeleri nasıl engellenir” dersinin en başarılı örneklerinden birini vermekteydiler. Basına kapalı bölümlerde ne konuşulduğunu tam anlamıyla bilmemize imkân yok ancak anladığım kadarıyla ABD, Erdoğan ve dolayısıyla bölgesel çıkarları için tehdit içerebileceği kuşkusu taşıdığı yeni ve güçlü Türkiye’nin kalemini kırmaya tam da bu ziyaret esnasında karar vermiş. Şüphe uyandırıcı derecede övgü ve samimiyet gösterilerinin altında bu durumu gizleme çabası yatmakta olduğu, anlayan gözler için aşikârdı. Bu tedirginliğimi tam da o günlerde birkaç arkadaşımla paylaştığımı hatırlarım.

2013 yılı Nisan ayının sonlarına doğru, yani Erdoğan ABD gezisine çıkmadan çok kısa bir süre önce Irak merkezli Bağdadi grubu Irak-Şam İslam Devleti adlı bir örgüt kurduğunu açıklamıştı ve henüz o günlerde bu haber kamuoyunun çok fazla dikkatini çekmediği gibi, bu oluşumun netliği konusunda kimsenin net bir bilgi ve fikri de yoktu. Başbakan Erdoğan’ın ABD seyahatine çıkmasının hemen arifesinde Esed’le bağlantılı ve çoğunluk elemanlarını belirli bir ”mezhep” mensuplarından devşiren bir terör örgütünün Reyhanlı’da 50 kişinin ölümüne neden olan bombalı saldırısı gerçekleşmişti. Başbakan Erdoğan, ABD dönüşü ilk iş olarak bu ilçeye gitti ve alçak saldırıyı lanetleyerek kınadı.

Devamı gelecek yazıda… (ABD Erdoğan’ı neden bitirmek istiyor? 15 Temmuz öncesi ve sonrasına dair tüm gelişmeler… )

Esen kalın…