Simsiyah kıyafetler içinde yüzlerce adam sinelerini dövüyor. Balık istifi gibi her yer. İstanbul metrobüsü kadar sıkışık desek abartmış olmayız. Psikolojik etkiyi arttırmak için olsa gerek, özellikle az aydınlatılmış bu mekânda, adamlar sine vurdukça ter bir tabaka gibi tavanı kaplıyor. Gözyaşları ve ağızlardan her feryatla saçılan tükürükler “virüs kardeşliğini” sağlamlaştırıyor.

Irak’ta bir Şii ibadethanesindeki manzara bu. İran’dakilerden farksız elbette. Herhangi bir matemde, Aşura gününde, cuma gecelerinde görebileceğimiz bu etkinlikte farklı olan tek şey var: İnsanları ağlatıp, coşturmakla görevli ağıtçıbaşının sözleri!

Şöyle diyor: “Ali’si olana korona işlemez”, “Ali’yi sevene virüs bulaşmaz.” Nakarat gibi tekrarlanan bu sözler, ter denizindeki uğultuya karışıyor.

CEHALET KITALAR DOLAŞIYOR

Şii dünyasında durum bu. Şükür, Sünni dünya bu kadar kötü değil. Fakat böylesi bir potansiyel taşımadığını kim iddia edebilir? Cemaatle namaz kılmak, tedbirler gereği bir süreliğine kaldırıldığında cami kapılarını tekmeleyen yiğitler gördü bu gözler. Bağrını yumruklarken, gömleğini parçalayandan çok farklı bir kafası yoktu herhalde.

Sosyal medya, salgına karşı üretilen tedavi yöntemlerinden geçilmiyor. Her gün yeni bir tarifle uyanıyoruz. Fakat en ilginçleri, “tariflerini rüyalarla destekleyenler”. Sumak yemenin faziletini anlamamız için, adamın uzaktan akrabası olan kadının rüyasına giren Peygamber (sas) efendimizin verdiği tarifi bilmemiz gerekiyor. Asırlardır, yalancı muhterislerin, kendi iktidarlarını meşrulaştırmak için Efendimizin ağzından hadis uydurmaları yetmezmiş gibi, şimdi de uyduruk rüyalarla tek önderimiz Muhammed Mustafa’nın tertemiz mirasını gölgelemelerine gülüp geçecek miyiz?

Ne istersen ye, ne istersen sat. Karıştırma peygamberimi. Hz. Muhammed’in (sav) sünnetini muhafaza etmenin, ona bir zerre dahi yalan-uydurma bilgi karıştırmamanın “akidevi bir zorunluluk” olduğunu unuttuk mu?

SEKÜLER YALAN TARİKATI

Uydurma haber konusunda mevzu hadisçilere parmak ısırtanlar yok değil. Çin’den gelen test kitlerinin parasını Atatürk’ün ödediğini iddia eden akıl fukaraları gibi. Ülkedeki her güzel gelişmeyi muhakkak Atatürk’e bağlayan, her sıkıntıdan ise yine onun sayesinde kurtulacağımızı sanan “tuhaf bir dinin mensupları” bunlar. Uydurdukları yalanlara kendileri de inanıyor. Gerçekten, samimiyetle inanıyorlar. Yalanları ortaya çıktığında ise asla utanmıyorlar.

Bu seküler yobazlardan birisi, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak‘ın bir fotoğrafını paylaşıp: “Damat’ın altın varaklı kalorifer peteğiyle 4 kişilik bir aile 8-9 ay hayatı eve sığdırabilir” demiş. Yalan tarikatının 58 bin müridi de bu paylaşımı beğenmiş. Fotoğrafın Bakan beyin evinde değil, 155 yıl önce Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılan Beylerbeyi Sarayı‘nda çekildiği ortaya çıkınca ne oldu dersiniz? Utandılar, özür dilediler mi? Elbette hayır. Çünkü, yobazlığın en kötüsü kibirle yoğrulanıdır.

Bu sapkın ve saplantılı anlayışlar şükür ki, çoğunluğu temsil etmiyor. Bazen musibetler hayır kapılarını da açabiliyor. Amerika’nın en çok okunan dergilerinden Newsweek, virüsten korunmak ve salgını önlemek konusunda bir dosya yayınladı. Hıristiyan ilahiyatı konusunda çalışmalar yapan Dr. Craig Considine imzalı makale, Hz. Muhammed’in (sas) temizlik ve tedbirler konusundaki hadisleriyle dolu. Amerikalı akademisyen, çağdaş bilim adamlarının söylediklerinin Efendimiz tarafından 14 asır önce dile getirilmesini anlatırken hayranlığını gizlememiş.

Yakında USA Today “40 Hadis Şerhi”, The Wall Street Journal “Tıbb-ı Nebevi” yayınlarsa şaşırmayalım.