Ortadoğu Kürt Devleti(OKD), ekonomik olarak kriz yaşıyor. Ülkenin tek gelir kaynağı olan petrolün giderek önemini yitirmesi, diğer yandan petrol ihracatında komşu ülkelerin çıkardığı zorluklar, OKD’yi iflasın eşiğine getirdi. Limanlara ulaşım imkânı olmayan ülke, taşıma maliyetleri sebebiyle ithal ürünlerde de büyük zorluklar yaşıyor. Halk yoksulluktan ve işsizlikten dolayı sosyal patlamanın eşliğinde. Tarihte yaşanılan acı olaylar sebebiyle İran, Türkiye ve Şam Hilafet Devleti, çok katı sınır kontrolü yaptıklarından halkın bu ülkelerde iş bulma ümidi de kalmıyor.

OKD Senatosu üyelerinden bir grup, ülkede yaşanan insan hakları ihlalleri ve faili meçhul cinayetler konusunda basına bilgi verdiği için Devrim Başsavcılığı tarafından tutuklama talebi ile haklarında soruşturma başlatıldı. Ülkenin doğusunda İran yanlısı gruplarla girilen çatışmalarda binlerce Kürt asker hayatını kaybediyor. Güneydeki olaylarda ise hilafet devletinin kuvvetleri ile karşılıklı kayıplar veriliyor.

Kuruluşunun 200. yılını kutlamaya hazırlanan Türkiye Cumhuriyeti, ekonomik refah ve bölgesel güç olarak rol model bir ülke görünümü veriyor. Diğer İslam ülkeleri ve Türkî Cumhuriyetlerle bağlarını kuvvetlendirip İslam Birliği’ni kuran Türkiye, OKD’nin insani yardım talepleri haricindeki isteklerini geri çeviriyor.

OKD Başkanı Serkis Demirtaş, dünkü basın toplantısında; Türkiye’nin kendilerine ait toprakları en kısa zamanda iade etmesi gerektiğini, yoksa Kürt ordusunun Türkiye ile bir savaşa hazır olduğunu belirtti. Salonu dolduran taraftarlarının yoğun desteği eşliğinde tansiyonu yüksek bir konuşma yapan Demirtaş, ülkesindeki açlık, sefalet ve sorunlarının sebebinin Türkiye’deki hükümetlerin milliyetçi politikaları olduğunu, söyledi.

OKD vatandaşları, ülke yöneticilerinin Avrupa başkentlerinde lüks içinde bir hayat yaşadıklarını, halkın ise yiyecek ekmek bulmakta zorlandığını dile getiriyor. Sınırlar açıldığında İstanbul, İzmir, Antalya, Mersin, Kocaeli gibi büyükşehirlere iltica etmek istediklerini söyleyen Kürt gençler, iş ve eğitim imkânlarının kendilerine çok cazip geldiğini belirtiyorlar.

Avrupa devletlerinin OKD’ye yardımları karşılığında açmış oldukları okullar sayesinde Kürt gençler Almanca, Fransızca, İngilizce ve Rusça’yı Kürtçe’den daha iyi konuşuyorlar. Bu gençlerden zeki ve kabiliyetli olanlar, söz konusu Avrupa devletleri tarafından ülkelerine kabul ediliyor. OKD, yıllık birkaç bin kişiyi geçmeyen bu sayının arttırılmasını talep ediyor. Türkiye’nin açtığı çok az sayıda vatandaşlık başvurusu için ise on binlerce Kürt genci Türkçe öğreniyor. Türkçe bilen yaşlı insanlar dil kurslarında istihdam edilmek üzere -tabiri caizse- mumla aranıyor.

Ülkenin Ermenistan etkisine girdiğini savunan bazı Kürt aşiretler, “topraklarımızı kültürel işgalden kurtaracağız” sloganıyla silahlı mücadeleye devam ediyor. Diğer taraftan ülkedeki Arap kökenli vatandaşların hamiliğini yapan Şam devleti, ülkedeki ayrılıkçı gruplara silah ve para desteği yapmakla suçlanıyor.

Önümüzdeki yıl başkanlık seçimine adaylığını açıklayan Cemil Barzani, Türkiye ile birleşme için referandum yapacağı vaadinde bulundu. Ancak Kürt Devrimi Koruma Konseyi’nin Barzani’nin adaylığını iptal edeceğine kesin gözüyle bakılıyor.

Telefonun haber uygulamasının uyarı sesi ile uyanıyorum. Ekran açıldığında son dakika haberi ile karşılaşıyorum: “Vezneciler’de bombalı saldırı: 7’si polis 11 kişinin hayatını kaybettiği, onlarca yaralının olduğu bildiriliyor. Terör saldırısını ayrılıkçı Kürt örgütünün yaptığı tahmin ediliyor.”

Haber metnini bitirince sayfa sonunda bir başka haber dikkatimi çekiyor: “Bilim adamlarının uzun yıllardır yapmış olduğu çalışmalar sonunda, dünya üzerinde saf bir ırka ait DNA’nın bulunmadığı tespit edildi. Birbirinden nefret eden birçok ırk mensubunun birbirleri ile ortak genler taşıyan karışık DNA yapılarının olduğu ortaya çıktı.”

Hayatını kaybedenlere rahmet, saldırıyı düzenleyenlere lanet okuyarak bütün sayfaları kapatıyorum. “Bu yaşadıklarımız akıl tutulması değilse nedir acaba?” diye mırıldanıyorum…