Hele ırkçılık hiç değildir.

Irk gözetmeksizin, Ümmet’e sahip çıkmaktır.

Tefrikaya karşı olmak, birliği yüceltmektir.

Eline satır alıp, kendisi gibi düşünmeyenlerin üzerine hurra yürümek değildir.

Aksine milliyetçiliğin ana nüvesi, kendi insanını sevmek, buna mukabil ülkeyi sevmektir.

Bu ülke ve insanlık için olumlu bir şeyler kazandırmaktır.

Bilim, sanat, kalkınma, sanayi ve kültür sahasında boy gösterilmektir.

Hangi cenahtan olursa olsun, hangi inanca mensup olursa olsun, ne tarzda yaşarsa yaşasın, tüm topluma karşı saygı ve sevgi ortamını korumaktır.

Ve daha da önemlisi, kendi menfaatlerinden önce, ülkenin menfaatleri doğrultusunda çalışmaktır.

Çünkü biz, gerçekten çok farklı bir milletiz.

Çünkü harcımızda “Müslümanlık” olduğu için, düşüncelerin iskelet yapısını bu minvalde şekillendirmişiz.

Öğünerek belirtmeliyim ki, bu tutumumuz bize Osmanlı atalarımızdan mirastır.

Senlik benliğin, şuculuğun, buculuğun olmadığı bir toplum yapısının mensubuyuz çok şükür.

Belki bunu hiçbir Avrupalı devlet başaramamıştır ama biz başardık.

Hangi etnik gruptan gelirsek gelelim, hangi düşünce ekseninde olursak olalım, cıva gibiyiz, vatan zora düştü mü anında bir araya geliriz.

İşte o an…

Hiç bilmediğimiz özelliklerimizi konuştururuz.

Mesela İstanbul’un fethinde, gemileri karadan yürütürüz.

Hem de, Bizanslılar Haliç’i zincirleyecek kadar akıllıyken biz, karadan yürütecek kadar deli oluruz.

Dünyada eşi benzeri yok.

Keza kurtuluş ve Çanakkale savaşlarında da olduğu gibi, olağanüstü özveriyle, süngüyse süngü, kazmaysa kazma, çapaysa çapa bir şekilde, bu vatanı kurtarmışız.

Sadece tarihte değil, bugün de konuşturmadık mı bu gizli niteliklerimizi?

15 Temmuzda…

Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Çerkez, Laz…

Kimimiz tankların tepesine tünedi, kimimiz altına yattı.

Kimimiz gömleğini yırtıp egzozuna tepti, kimimiz pencerelerini boyadı.

Yetmedi, F16’ya levye fırlattık.

Kurşunların önüne atladık.

Boşuna “söz konusu vatansa gerisi teferruattır” demedik.

İşte böylesine kutlu bir toplum olduğumuz için, bize tefrika yakışmaz diye düşünüyorum.

Yıkıcı, ayrıştırıcı, kırıcı milliyetçilik yerine, YAPICI milliyetçiliğin olması gerektiğini savunuyorum.

Türk, Kürt, Laz, Çerkez el ele verip, bu vatan için elimizden gelenin daha fazlasını yapmalıyız.

Unutmamak lazımdır ki gemi, su aldığı zaman sadece güverte ya da iskele batmaz, gemi topyekûn batar.

Bu gemiyi ileriye götürmek önce kaptana, sonra da bize düşer.

Unutmamak gerekir ki;

Tek bir millet olmanın ana unsuru, yüreği Tekbirli millet olmaktır.