Avusturalya Vatandaşı 28 yaşındaki Brenton Harrison Tarrantiki yıldır planladığı terör eylemini gerçekleştirmek içingeçtiğimiz Cuma Yeni Zelanda’nın Christchurch kentine gelir.Tapınak Şövalyelerince kutsandıktan sonra ikisi yarı otomatik 5 silahını arabasına alarak “Bosna Kasabı” olarak tanınan Sırp lider Radovan Karadziç’e övgüler içeren “Güçlü Sırbistan” marşı eşliğinde son sürat El Nur Camii’ne hareket eder.
İlk kurşun sıktığı kişi kendisini caminin kapısında “merhaba kardeşim” diye karşılayan 71 yaşındaki Afgan Hacı Davud Nebi olur. Daha sonra Cuma namazı için hazır bulunan Müslümanların üzerine kadınçocuk, gençihtiyar demeden soğuk kanlılıkla kurşun yağdırır. Bu kanlı eylemi de sosyal medya üzerinden canlı yayınlar. El Nur ve Linwood camilerine yapılan bu terör saldırılarında 50 Müslüman şehid olur.
Tarrant saldırıdan önce Facebook hesabından 74 sayfalık bir manifesto da yayınlar. “Neden silahla saldırdın” sorusuna yine kendisi cevap verir: “Bir bombalı saldırıya nazaran silahlı saldırı çok daha dikkat çekecekti. Böylece yaptığım yayın birçok kişi tarafından izlenecek, medya da saldırıma daha çok yer verecekti.”
Peki bu korkunç terör eylemi ile dikkat çekmek istediği manifestoda neler söylüyordu? Avrupalı ordular içinde ve karar alıcı mekanizmalarda kendisi gibi yüzbinlerce etnik milliyetçinin olduğunu belirtiyor. Batı ülkelerinde tek bir Müslüman kalmamalıydı. En nefret ettiği kişiler sonradan Müslüman olan Hıristiyanlardı. İstanbul tekrar Hıristiyan toprakları olacak, Ayasofya’nın minareleri yıkılacak yeniden kiliseye dönüştürülecekti. İslam’la olan 1300 yıllık savaşın bugünkü en güçlü Müslüman lideri Erdoğan öldürülmeliydi.
Yüzleştiğimiz tehlike bireysel bir terör eylemi değil. Karşımızda motivasyonunu tarihteki Müslümanlara karşı galibiyet ve katliamlardan alan, Hıristiyan beyaz insanın mutlak hakimiyetini hedefleyen, ötekilere ise sadece köleliği hak gören milyonlarca ırkçıdan oluşan çok organize ve örgütlü iflah olmaz İslam düşmanları var.
Yeni Zelanda’da vurulan Türkiye’dir. 104 yıl önce bugün Çanakkale’ye İngilizlerin safında savaşmaya gelen Yeni Zelandalı ve Avustralyalı Anzakların torunu olan Tarrant yarım kalan hesabı tamamlamak için bu terör eylemini gerçekleştirdi. Çanakkale’de şehid olan dedelerimizin şuurunu kuşanmadığımız, bu ruhla çocuklarımızı büyütmediğimizde yeni Tarrantların yarın camilerimize de saldırma cüretinde bulunmayacağını kimse garanti edemez. Türkiye’yi daha güçlü ve büyük kılmadığımız sürece yeryüzünde dökülen en ucuz kan Müslümanlarınki olmaya devam edecek.
“Düşmanımız öğretmenimiz olamaz” der Rahmetli Aliya. İbadethaneler mensubu olduğu dine bakılmaksızın savaşta bile dokunulmazdır. Bizim düşmanımız Yahudiler değil Siyonistler, Hıristiyanlar değil Haçlılardır. Düşmanlarımız herhangi bir dinin mensubu değil zalimlerdir.
Topraklarımız rengine, dinine, ırkına bakmadan yeryüzünün bütün mazlumlarına açıktır. “Suriyeliler defolsun, Türkiye’yi teslim etmeyeceğiz” diyen ırkçıların 3 yaşındaki Somalili Mucadİbrahimi katleden terörist Tarrant’tan zerre farkı yoktur. Ülkemizde Suriyelilere yönelik bu ırkçı söylemler büyük acılara sebep olmadan artık nefret suçu kapsamına alınmalıdır.