Bir akıl gelecek ki, akıllar delirecek
Ve bir devrim, evvela devrimi devirecek
Fertle toplum arası kalkacak artık güreş
Herkes tek tek sırtına toplumu bindirecek…
Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in ‘Müjde’ şiirinin bir bölümü böyle…
Dün sabah Türkiye ‘yeni’ bir güne uyandı.
Bugün ‘Yeni Türkiye’nin ikinci günü…
Bu şu anlama geliyor:
Birtakım ‘tağut’lar artık ‘resmen’ ve ‘fiilen’ mağlup olmuştur.
Bunu bütün dünya anladı fakat ne yazık ki ‘eski’ Türkiye’nin kurucu iradesi hatta ideolojisi olan CHP anlayamadı! İşte, en büyük kayıpları bu ve böyle devam ettiği sürece hep kaybedecekler…
Türkiye’de sistem -rejim de diyebiliriz- değişmiştir!
Bütün kurum ve kuruluşlarıyla artık yeni bir Türkiye inşa ediliyor.
Sayın Erdoğan yeni Bakanlar Kurulu’nu, yani Başkanlık Sistemi’nin ilk kabinesini açıklarken şunu gördük…
Türkiye ‘profesyonel’leşiyor…
Eski devlet geleneği, vesayet, statüko, şekilcilik, bürokratik yapı…
Hepsi tamamen değişiyor…
İş adamı veya iş kadını olan bakan, ülkeyi kendi şirketi gibi yönetecek. Yapıyı ona göre kuracak. Riskleri omuzlayacak. Kâr ve zarar hesabı yapacak. Şirketi zarar ettiğinde hangi tedbirleri alıyorsa ülke zarar riskiyle karşı karşıya kaldığında da aynı refleksle hareket edecek.
Ya da en azından böyle öngörülüyor.
Doğru ya da yanlış…
Bir şey söylemek için çok erken…
Hep birlikte göreceğiz.
Yeni yapılanmada bizim dikkatimizi çeken en önemli ayrıntı Kültür ve Turizm Bakanlığı oldu. Bu bakanlık, kadim medeniyet, kültür, sanat ve edebiyat birikimini yarına taşıyacak projelerin yürütücüsü…
Bakan olarak atanan Mehmet Ersoy’un başarılı bir turizmci olduğu ortada.
Turizm düşünüldüğünde kararın ne kadar isabetli olduğu da…
Bu atama iradesini gösteren Yeni Türkiye’nin ilk Başkanı sayın Erdoğan’ın ne düşündüğünü elbette bilemeyiz. Ama keşke ‘kültür’ ve ‘turizm’ birbirinden ayrılsa idi…
Bunu neden söylüyoruz?
Son yıllarda bizzat sayın Erdoğan’ın işareti ve iradesiyle klasik sanatlardan plastik sanatlara, edebi faaliyetlerden fiziki mekân yapılanmalarına kadar çok önemli ve büyük atılımlar yapan ‘kültür’ün turizm şemsiyesi altında nasıl konumlandırılacağını merak ediyoruz.
Mesela bakanlık bürokrasisinde -çiçeği burnunda bakanımız Mehmet Ersoy dahil- Şeyh Galib, Yahya Kemal, Cemil Meriç, Kemal Tahir, Peyami Safa, Mehmet Kaplan, Ahmet Kabaklı, Cahit Zarifoğlu, Rasim Özdenören, Erdem Beyazıt, Yaşar Kemal vb. gibi edebiyatın zirve isimlerini…
Hattat Hamit Aytaç’ı, ressam İbrahim Çallı’yı, müzik adamı Hasan Ferit Alnar’ı, yönetmen Metin Erksan’ı…
Tanıyan ve onların bıraktığı yerden geleneği yarına taşıyacak bir program/ proje olacak mı?
Biraz önce de belirttiğim gibi belki bu meselelerden söz etmek için çok erken davranıyoruz…
Ama ömrünün dörtte üçünü bu uğurda feda etmiş birisi olarak ‘acaba’ sorusunu da sormadan edemiyoruz.
Evet sevgili dostlar…
‘Yeni Türkiye’, güçlü, büyüyen, hakkaniyet terazisinden milim şaşmayan, mazlumların umudu, zalimlerin korkusu olma yolunda ilk adımı attı…
Ümidimiz odur ki…
Millet olarak hep birlikte bu yeni dönemin inşasında karınca kararınca elimizden geleni yapalım.
Çünkü bu topraklardan başka gidecek yerimiz yok.
Çünkü ancak yan yana durur ve yana yana türkümüzü söyleyerek kutlu yürüyüşümüzü sürdürürsek gelecek bizim olur.
Rabbim utandırmasın…