12 Eylül 1980’li yılları yaşamış kuşaktan biriyim. O sürecin tüm acılarını, sıkıntılarını ve sonuçlarını iyi bilirim. O yıllarımız Milli Türk Talebe Birliği’nde, Akıncılar Derneği’nde ve parti olarak da Milli Selamet Partisi’nde geçti. Lise öğrencisi olduğumuz yıllarda MTTB,Akıncılar Derneği; bizim yuvamız, fikir ocağımızdı. Ülkemize, milletimize karşılıksız hizmet için yetiştiğimiz yerdi. Bu alanlarda Hocalarımızla sürekli bir araya gelir, davamıza ait seminerler düzenlenir, bol bol kitap okunur, kitap okuma ödevleri verilirdi bize.
MTTB ve Akıncılar bizzat Erbakan Hocamız tarafından gençlik faaliyetleri için kurulmuştu. Bu derneklerde takviye kurslar, Kur’an-ı Kerim dersleri, Peygamberimizin (sas) hayatı, tefsir derslerinin yanında fakir öğrencilere burs imkânları, yurt imkânları, sportif faaliyetler gerçekleştirilirdi. Buralara gelen gençler ne çaysız, ne de yemeksiz kalırdı. Derslerin bitmesiyle koşardık bu yuvalara. Buradaki büyüklerimizdeki samimiyet, ihlas ve güler yüz birçoğumuzun evlerinde gördüklerinden fazlaydı.
Hele de Erbakan Hocamız nerede miting yapıyorsa kıt kanaat imkânlarla tutulan otobüslerle oralara gitmek en büyük etkinliğimizdi. Silahla, bıçakla hiç işimiz olmadı. Hep okur, dinler sonrasında da okuduğumuz ve dinlediklerimizi okuduğumuz okullarda ya da kendi yaşıtımız arkadaşlarımızla paylaşırdık.
12 Eylül 1980 ihtilaliyle Erbakan hocamız siyasi yasaklı hale getirilip tutuklandı. MTTB,Akıncılar ve bilumum tüm STK’lar bizim bağlı bulunduklarımız da dahil kapatıldı. İhtilal sonrası siyasi hareketlere tekrar izin verilince Erbakan Hocamız, Refah Partisi’nin kurulmasının hemen ardından Milli Gençlik Vakfı’nın kurulması talimatını verdi. MGV’ler Erbakan Hocamızın destek ve himayesinde en ücra noktalara kadar örgütlendiler. Binlerce, yüzbinlerce gence okul oldular, yurt oldular, kurs oldular, fikir oldular. Ve buraya gelen herkesin tek gayesi vardı: O da Allah rızası.
Kimse MGV’lere makam için gitmedi, kimse MGV’lere görüntü için gitmedi.Kimse MGV’lere milletvekili, belediye başkanı olarak gitmedi. MGV’ye gitmek hizmet demekti. Bir genci daha kazanmak, milletine, memleketine bağlı insanlar yetiştirmek demekti. MGV’lerbu samimiyet ve ihlasla bir anda ümmetin umudu haline geldi. Arıkovanı gibi çalışmaya başladı. ÇocuklarınıMGV’lere yollayan farklı düşüncedeki insanlar bile MGV’den emin oldu.
İşte tam bu noktada 28 Şubat darbesi gerçekleştirildi.Refah Partisi’yle beraber MGV’de 28 Şubatçıların asli hedefi oldu. İHL’ler adeta kapatıldı. MGV’ler darmadağın edildi. MGV isim değişikliğine gidip AGD adıyla faaliyetlerine başladıysa da eski gücü süreç içerisinde bölündü maalesef ve FETÖ’cülere gün doğdu adeta.
MGV adeta efsane bir marka oldu inananlar için. Oralarda olmak, oralarda hizmet vermek hepimiz için hep gurur kaynağı oldu. Ama bugün gelin görün ki bir MGV’miz yok hala. Bunca olaydan hiç ders almamış gibiyiz.
Bugün birçok STK’mız var hatta mantar gibi kurulmaya da devam ediyor. Ancak sadece gençlik faaliyetlerinin yapıldığı, haktan, hakikatten yana gençlerin yetiştirildiği gönüllü insanların karşılıksız hizmet ettiği, makam ve dünyevi güç beklentisi olmayan kravatsız, takım elbisesiz bu hizmeti sadece ve sadece Allah rızası için yapanların bulunduğu yeni bir yapılanmaya ve yeni anlayışlara ihtiyaç bulunmaktadır.
Kısacası Necip Fazıl Kısakürek üstadımızın dediği gibi “Kim var! ” diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert “ben varım! ” cevabını verici, her ferdi “Benim olmadığım yerde kimse yoktur! ” duygusuna sahip bir dava ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik’ için yeni MGV’lere ve MGV ruhlu insanlara ihtiyaç var.