Eskiler “Umudunu yitirmek, ölmektir” derlerdi. Bazı konularda toplum giderek “yaşayan ölüler”e dönüşüyor. Pek çok olumsuzluğun gündemimize hakim olması benimde canımı sıkıyor. Ben de hep güzelliklerden bahsetmeyi, etrafa gülücükler saçmayı o kadar çok istiyorum ama gerçekte her zaman öyle olmuyor.

Bu dünya fani diyenlerin azıcık bir dünyalık için kendilerini heder etmeleri ve bu uğurda kardeşlerine dahi her türlü haksızlığı reva görmeleri artık daha çok iğrendiriyor beni.

İtidal, sabır ve hikmetle karar veren bir kültürün evlatları iken sabırsız, tez canlı, tahammülsüz ve bencil bir millete dönüştük. En önemlisi de ne yazık ki “adalet” duygumuzu kaybettik.

Aynı gaye uğruna çaba gösterenlerin birbirinin rakibi değil olsa olsa yardımcısı ve tamamlayıcısı olduğu gerçeği ilgimizi çekmez oldu. Asıl gayenin bu dünyada bir takım kazanımlar elde etmekten çok ebedi âlem için olduğu gerçeği hiç hatırımıza gelmez oldu.

Varsa yoksa bu dünyada ufak veya büyük demeden bir takım kazanımlar elde etmek. Bu “küçük hesaplar” için sınır tanımaz bir hale geldik. Ufak hesaplar peşinden yalnızca “ufak ve çukur adamlar” koşar.

Yetmedi mütevazı olmayı hayatımızdan çıkarttık. Kendimizi başkalarından farklı ve üstün kabul etmeyi yaşam tarzı yaptık. Ama ne yaparsınız ki aynı dünyayı paylaştığın insanları seçemiyor insan.

Biraz rahata kavuşunca veya boş kaldığında bazıları bizim kültürümüzde olmayan “eski ve lüzumsuz” defterleri karıştırma hastalığına düçar oluyor.

Darbe girişiminin üzerinden bir hafta bile geçmeden “Rahatlık bize batıyor” diye yazmıştım bu sütunlarda. Ama aslını sorarsanız bu kadarını ben bile beklemiyordum. Yapacak doğru dürüst iş, yazacak, çizecek, tartışacak bir şey bulamayan birileri başlıyorlar birilerinin açıklarını aramaya, eski defterleri karıştırmaya.

Ankara İlahiyat’ta okurken pek çok hocamızın sık sık bize hatırlattığı “Kur’an’a arz etmek” diye bir tabir ve yöntemi hayatımıza uygulasak bazı olumsuz şey ve yöntemlere başvur muyduk?

Her ne iş yaparsan yap, ne denersen dene, her ne söylersen söyle Kur’an-ı Kerim’deki emir ve yasaklara uygun mu diye hiç düşünüyor muyuz?

“Yaptığım İslam’a ve Kur’an’a uyuyor” diyebiliyorsanız problem yok. Cevabınız “hayır” veya “gri” ise orada durup düşünmeniz gerekir.  Şişkin egomuzu tatmin için yaptığımız şeylerin İslam ümmetine bir faydasının olması düşünülemez bile.

Yine son dönemde pek çok Müslüman haksız bazı muamelelere tabi tutuluyor ve mağdur ediliyor. Fıtratı gereği insan aceleci bir varlık; amenna… Fakat uğranılan haksızlıkların giderilmesi gecikince serzenişler daha da yükseliyor.

“Düşmanın kurşunları değil, dostların vurdumduymazlığı kanatır yürekleri” deyişinde olduğu gibi ehli vicdan ve ehli aklı sahiplerinin bugünlerde yaşanan haksız uygulamalara sessiz ve duyarsız kalması da mazlum ve mağdurların yüreklerini kanatıyor.

Umarım her türlü olumsuzluk bir an önce giderilir, birbirimize reva gördüğüz zulüm son bulur ve “ideal ümmet” olabiliriz. Güzellikler sizinle olsun…