Ömer Yorulmaz, Yılmaz Yalçıner, Mekki Yassıkaya ve Hasan Güneşer isimleri kime ne ifade ediyor..!
Türkiye’nin darbeler tarihinde, darbecilere karşı ilk defa direnme cesareti gösteren Anadolu’nun bu dört yiğit Müslümanının isimlerini dava arkadaşları dahil kaç kişi hatırlamaktadır..!?
Yaşı ellinin üzerinde olan, 12 Eylül darbesini yaşamış belki de birkaç insanın, ”Haa şu Diyarbakır uçağını kaçıranlar” diye bir cümleyle hatırlayabileceği isimlerden ibaret olarak kaldılar.
Oysa 12 Eylül 1980 öncesi o anarşik kaotik çatışmaların yoğun olduğu, dönemin rejiminin Türk milletinin ve değerlerinin üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallandığı dönemlerde, canlarını ortaya koyarak bu aziz millet için mücadele eden yiğit akıncılar, yiğit vatan evlatlarıdır bu isimler.
Ömer Yorulmaz, Metin Yüksel, Yılmaz Yalçıner, Mekki Yassıkaya, Hasan Güneşer…
İsimlerini saymakla bitiremeyeceğim Anadolu’nun nice yiğit evlatları vardı.
Sayın Cumhurbaşkanımızın da gençlik yılları bu yiğit Anadolu evlatlarının arasında geçmesinin bereketini hayrını devleti ve milletiyle bütün bir ülke görmektedir.
Bu isimlerin hepsi cins kafalardı. Mesela Ömer Yorulmaz, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisiydi. ”Şura Dergisi” dönemin ceberut baskıcı rejiminin zulmüne karşı çıkardıkları Müslümanlar’ın yiğit ve cesur haykırışıydı..
Cesurdular, yiğittiler, hepsi istikballerini dünyayı bir kenara itmiş canlarını bu vatan için ortaya koymuş insanlardı. Metin Yüksel gibi kimileri şehit oldu. Kimileri Mehmet Ali Tekin gibi ”Selam Tevhit” kumpasına kurban edildi hâlâ Silivri’de ilerlemiş yaşına rağmen çile doldurmakta.
Ömer Yorulmaz, Yılmaz Yalçıner, Mekki Yassıkaya ve Hasan Güneşer, 12 Eylül darbesine karşı yaptıkları uçak kaçırma eyleminin bedelini Diyarbakır Cezaevi’nde ağır ödediler. Ağır içkence altında 13 yılı aşkın cezaevi sürecinden sonra normal hayattan tecrit edildiler. Seçilme hakları ellerinden alındı. Maddi ve manevi çileleri ilerlemiş yaşlarına rağmen hâlâ çekmekteler.
Eften büften tutuklanan Türk solu mensupları cezaevinde kıçlarında siğil çıksa manşetlere taşınarak kızılca kıyametler kopartılıp kamuoyu oluşturularak kurtarıldı. Bu yiğit insanlar, işkenceler altında ölümlerden ölüm beğendirilerek baskı ve zülüm altında tutuldu. Birkaç mümin dışında unutuldular. Ve hala 12 Eylül darbesinin karşısına canları pahasına dikilmenin bedelini ödemektedirler.
Biliyorum bu isimlerini zikrettiğim yiğit insanlar kendilerinden izin almadan yazdığım için bana kızacaklar. Benim bu can ötesi abilerim beni bağışlasınlar.
Kendilerinden yazmak için izin isteseydim, izin vermeyeceklerini biliyordum. Mücadele hayatlarını anlatmanın ciltlerce kitap tutacak bu yiğit abilerimin ben sadece vicdanımın sesini dinleyerek birkaç cümle ile sadece bir gerçekliğini dile getirdim.
Türkiye’nin son 50 yılının tüm arka plan gerçeklerini en mahrem en ince detaylarına vakıf bu kahramanlar, bugüne kadar hiçbir medya organına çıkıp konuşmadı.
Devlet ve milletinin mahremini zarar gelmesin edebiyle kimseye prim vermediler.
15 Temmuz ruhunun 36 yıl önceki bu ilk kıvılcımları olan Anadolu’nun bu yiğit evlatlarına hiç olmazsa ahir ömürlerinde hak ve itibarlarını devlet ve milletçe iade etme nezaketini gösterelim vesselam…