24 Şubat'ta başlayan Ukrayna savaşının Avrupa Birliği (AB) ülkeleri üzerinde yıkıcı etkileri oldu. Uyguladığı yaptırımlarla Rusya'yı dize getireceğinden emin olan AB, Rusya'nın sert tepkisiyle karşılaştı. Rusya’nın Avrupa ülkelerine gaz sevkiyatını durdurmasıyla başlayan enerji krizi en soğuk kış aylarının yaklaştığı bu dönemde tam hız devam ediyor.
Enerji krizinin etkileri ve boyutunu anlamak için Fransa örneğini vermek istiyorum. Normal şartlarda Fransa, 18 nükleer santralde faaliyette olan 56 reaktör ile elektriğinin yaklaşık yüzde 70'ini nükleer enerjiden sağlıyor. Ancak şu anda nükleer reaktörlerinin yarısına yakını bakımda. Bu nedenle, ülkede kış aylarında 14 büyük sanayi bölgesine elektrik verilememesi gündemde. Yükselen enerji fiyatları nedeniyle birçok sanayi kuruluşu da üretimlerini durdurdu.
Söz konusu kuruluşların en ünlülerinden bir tanesi Fransız cam devi Duralex. Şirketin Genel Müdürü José-Luis Llacuna, France Info radyosuna yaptığı açıklamada enerji maliyetlerinin cironun yüzde 40'ını oluşturduğunu, bu nedenle üretime kış aylarında ara vereceklerini, şirketin 250 çalışanından büyük çoğunluğunun da kısmi işsizliğe ayrılacağını açıklamıştı. Ünlü şirketin karşılaştığı zorluklara duyarsız kalmayan Fransa Devleti ise harekete geçti. Sanayiden Sorumlu Bakan Roland Lescure, “devletin Duralex'i desteklemek için 15 milyon euroluk kredi vereceğini açıklayacağını” bildirdi.
Öte yandan, ilk önce koronavirüs salgını şimdi de enerji kriziyle mücadele eden Fransa’nın hane ve işletmeleri desteklemek amacıyla yaptığı yardım ve harcamalar devlet bütçesi üzerinde ağır bir yük oluşturuyor. IMF, söz konusu önlemlerin 2021-2022'de ekonomik çıktının yüzde 2'sinden fazlasına mal olduğu ve ülkede borçların büyümemesi için 2023'ten itibaren kamu açığının dizginlenmesi konusunda Fransa'yı uyardı. Ülke ekonomisinde herhangi bir sert iniş beklenmese de, Fransa Merkez Bankası Başkanı François Villeroy de Galhau, “sınırlı ve geçici bir resesyonun” hala mümkün göründüğünü söylüyor.
Ukrayna’ya yardım devam ediyor
Vatandaşlar ve işletmeler ekonomik sorunlarla boğuşurken, halkın büyük çoğunluğu Ukrayna’ya maddi yardım konusuna doğal olarak sıcak bakmıyor. Ancak, AB Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen, Zelenskiy'e 2023 için ayda 1,5 milyar, toplamda da 18 milyar euroya varacak mali yardım paketi önereceğini bildirdi. Tabii ki bu durum Avrupa ülkeleri genelinde, AB karşıtlığını güçlendiriyor. Geçtiğimiz aylarda, Çekya’da 70 bin kişinin sokaklara inerek enerji fiyatları ve hükümetin Rusya politikalarını protesto ettiğini hatırlatalım.
AB’nin Rusya karşıtlığı öyle bir hal aldı ki Polonya’nın bir köyüne füze düştüğünde ellerinde hiçbir kanıt olmamasına rağmen birçok siyasetçi hemen Rusya’yı suçladı. Bununla da kalmayıp uzmanlar anında NATO'nun üyelerinden birine yapılan saldırının hepsine yapılmış sayıldığı kolektif savunma ilkesi 5. maddenin devreye girme ihtimalinden konuşmaya başladı. Sonuç olarak Polonya'da yayılan füze parçalarının Ukrayna'nın S-300 sistemine ait olduğu ortaya çıktı.
Peki şimdi gerçek soru şu: NATO’nun en önemli 5 üyesinden biri olan, örgüte en kapsamlı maddi ve askeri katkı sunan müttefiklerden biri olan Türkiye’nin toprak bütünlüğü terör örgütü PKK/YPG tarafından tehdit edildiğinde de Batı ülkeleri aynı hassasiyete sahip mi? Terör örgütü Suriye’den Gaziantep’e füzeli saldırı düzenlediğinde, 1’i çocuk 3 sivili katlettiğinde, NATO'nun kolektif savunma öngören 5. Maddesi neden Türkiye için devreye girmiyor?
Hatta şunu da rahatlıkla söyleyebiliriz ki Batı ülkeleri Türkiye'ye destek olmak yerine köstek oluyorlar. PKK terör örgütüyle YPG'yi ayrı tutarak, YPG'yi “DEAŞ'la mücadelede vazgeçilmez ortak” ilan ederek, Türkiye’ye “itidalli olma, orantısız güç kullanmama, uluslararası hukuka uymayı” öğütleyerek, medya kuruluşlarıyla kamuoyunu Türkiye’nin terörle mücadelesi konusunda yanlış yönlendirerek Batı ülkeleri gerçek yüzünü ortaya koyuyor.
Ukrayna’ya “Kiev düşerse Paris de düşer” mantığıyla her koşulda yardım etmeye devam eden Avrupa ülkeleri şunu bilmiyor ki kendi güvenlik ve huzurları aslında en çok Türkiye’nin güvenlik ve huzurundan geçiyor. Güçlü bir Türkiye, güçlü bir Avrupa ifade ediyor. Mülteci krizi ve gıda krizinin çözümünde, terörle mücadelede, başarılı arabuluculuğuyla Ukrayna savaşının son bulması için gösterilen yoğun çabalarda ve yakın gelecekte görünen o ki enerji krizinin de çözümlenmesinde Avrupa’nın karşısına sürekli Türkiye çıkıyor. Avrupa Parlamentosu’nun Rusya’yı “terörü destekleyen ülke” olarak ilan ederek savaşı körüklediği şu günlerde, Avrupa ülkelerinin güçlü bir Türkiye’nin kendileri için ne derece büyük bir şans olduğunu idrak etmelerini ümit ediyorum.