Gel vatandaş!..” tarzı politik işportacılığa Devlet Bahçeli de katıldı.
Malum, daha önce Kılıçdaroğlu pey sürmüş, Demirtaş eli yükseltmiş, gözler Bahçeli’ye çevrilmişti.
Nihayet o da müzayededeki yerini aldı.
Size bir şey diyeyim mi?
Yüz yüze görüştüğüm vatandaşlardan bir tanesi bile bu vaatleri inandırıcı bulmuyor!
Her yaştan, her eğitim seviyesinden insanlarla yaptığım birebir görüşmelerde herkesin ittifak ettiği ortak bir noktaya tanıklık ettim.
“Yalan olduğu her halinden belli olan bu vaatlere, inanmak mümkün değildir. Bunlar memleketi bir senede batırırlar!..”
Bu sözü yaşı 70’i geçmiş Bitlisli bir hacı amca söylüyordu.
Yaşı 60’ı geçen emekli bir mühendis ağabeyimiz de bu sözün aynısını ifade etti.
Hele gençler, zerre kadar ilgilenmiyorlar bu bol keseden atma siyasetine.
CHP-MHP ve HDP nihayet aynı çizgide buluştu.
AK Parti, daha doğrusu Erdoğan ve Davutoğlu düşmanlığının motive ettiği bu zoraki ortaklık, seçim sonrası koalisyon iddialarına bile meze olacak denli zoraki…
Zira kelimenin tam manasıyla “üç benzemez” var karşımızda.
Ama ne gam!
Değil mi ki, Erdoğan ve Başbakan’a düşmanlık edilecek, varsın Türkiye batsın!
Seçimi kaybedeceklerini peşinen kabullenmiş bu “üç ahbap çavuş”, İslam ve Türkiye düşmanı şer odaklarının maşası konumundaki paralel ihanetin sponsorluğunda, memleketi batırmaya ahdetmişler gibi…
Muhalefetteki ittifak sadece bu üç partiyle sınırlı değil elbette.
Kendini merkez sanan marjinal medya, sermaye ve ipini bir şekilde paralel ihanete kaptırmış zavallı aydın görünümlü karanlık kafalar ile aynı dertten muzdarip İslamcılığın ekmeğini yiye yiye konum sahibi olmuş zavallı ve küfürbaz bazı özneler de bu ittifakın içinde.
Hepsinin de gözleri dönmüş adeta.
Dilek ve temennilerini gerçekmiş gibi yansıtmaktan haya etmeyen bu şer konsorsiyumu, aslında ne yaptıklarının iyice farkındalar.
AK Parti’nin tek başına iktidarını engelleyemeyeceklerini bildiklerinden, rakamlar üzerinden bir illüzyonun alt yapısını hazırlamaya (yahut üretmeye) çabalıyorlar.
Türkiye’ye, kaos ve uğursuz bir rüzgâr pompalama çabasındaki bahse konu nadanlar, her zaman olduğu gibi bir kez daha halka temas etmeme yönündeki şuuraltı şartlanmışlığın yönlendirmesiyle, akıllarını peynir ekmekle yemek sözünde anlamını bulan bir denaet sergiliyorlar.
Bizi müsterih kılan birçok şeyden birisi, halkın firaseti ve basireti…
Bu millet, toplum mühendisliği yapmaktan utanmak bir yana iftihar eden bu, vatan ve millet düşmanlarının heveslerini kursaklarına bırakacak kadar meselenin farkında.
Allah’a şükürler olsun ki, bu millet, güvenilir olmadığını noter belgesiyle kanıtlamış politika karikatürü ile onun ekürilerine itibar etmiyor.
Kendileri de bunun farkında olsalar gerek ki, ha bire piyasayı yükselterek AK Parti’ye gidecek oyları düşürme peşindeler.
“Zavallılar!..” diyeyim de siz, aslında ne demek istediğimi anlayın…