Uykusu ağır bir toplumu ya da dikkati başka bir yere kesilmiş kitleleri uyandırabilmek için pek de musikili olmayan sesimle bağırıp, çağıracağım. Özelliğini makinelere kaptırmış insanlara karşı söylem ve eylemlerim de “aşırı” olmak zorundayım. Herkesin yorganını başına çekip yeryüzünün büyük bir yatakhaneye döndüğünü, ancak bu şekilde idrak edebiliriz.
Türkiye’nin işgal edilmesi derken; bu işgal ne yaşamış olduğumuz ekonomik kriz ile ilgilidir ne etrafımızın ABD üstleriyle sarılmış olmasıyla ilgilidir ne de dış güçlerin bizi sevmediği vs. ile ilgilidir. Tarihimiz bu işgallerin başarılarıyla dolu, bizi kimse buradan vuramaz. Lakin yumuşak karnımızı yakaladılar ve oradan acımasız, orantısız bir şekilde vuruyorlar. Yumuşak karnımızı merak ediyorsunuz değil mi? Hemen söyleyeyim: “Çocuklarımız”.
Şunu duydunuz mu mesela; 18 yaşındaki X.Y(erkek) cinsiyetini değiştirmek için sosyal medyadan bağış toplamakta ve büyük oranda hayalini gerçekleştirdi! LGBT hareketini duymuşsunuzdur, özgür bir birey yetiştirmek için çalışmalarına hız kesmeden devam eden hareket!.. X.Y’nin hayalini gerçekleştirmesi için LGBT’de sosyal medya üzerinden canhıraş bir şekilde çalıştı. Bugün bu hareket her yerde. Evinizin içine kadar girdi hatta ama siz farkında değilsiniz.
İmam Hatipli gençler ile LGBT’li gençlerin aynı müzikleri dinlediğini, aynı fastfood zincirlerinde yemek yediklerini, aynı cafe de oturup çay içtiklerini, aynı mağazadan giyindiklerini, sosyal medya üzerinden takip ettikleri sanatçıların aynı olduğunu ve değerlerinin git gide benzeştiğini biliyor musunuz? Ne tuhaftır ki benzeşen bu değerler silsilesi yavaş yavaş LGBT hareketi üzerinde uzlaşmakta.
Peki neden?
Çünkü çocuklarınız artık geleneklerden uzmanların eline geçti. Çocukların eğitimine bebek yaşlarında başlanıyor. Yuva giriş sınavlarına hazırlık kursları, bebekler için özel televizyon programları vs… Rolleri sorgulanan anne babalar, bu gelişmeler karşısında kendilerini yetersiz hissetmelerinin suçluluk duygusuyla çocukları için dayatılan tüketmenin tuzağında bocalamakta. Yaşadığımız yeni megadüzenin önceden belirlenmiş seçeneklerinin gönüllü tutsağı olmak zorunda kalıyorlar. Hâlbuki hal bu ki, çocuklarınız avuçlarınızın içinden birer birer kayıyor ve siz bunun farkında değilsiniz.
Yarı canlı bir şekilde megadüzene kurban edilen çocuklar bir daha geri döndürülemez bir biçimde ebediyen mahvedilmekte. Kısaca; “bireysel hak/tercih/özgürlük” gibi kavramlar ile sapkın davranışlara saygı duymak artık bir zorunluluk olarak dayatılmaktadır.
Peki çözüm nedir dediğinizi duyar gibiyim. Öncelikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı bu gerçeği kabullenip ivedi bir şekilde çalışmalara başlamalı. Sonrasında dini cemaat hocaları birbirlerine reddiye yapmayı bırakıp bu soruna karşı çözüm üretmeli. İslami kesimin ciddi bir eksiği olan çocuklar ve gençler üzerindeki prodüksiyon eksiğimiz kapatılmalı. Elle tutulur animasyon, çizgi roman, çizgi film üretmeli. Yapanlar varsa eğer hükümet desteği ile geliştirilmeli. En önemlisi aileler her daim uyanık olmalı.
Ve hepinizden beklentim ise bu işgale karşı ses vermeniz, çözüm üretmeniz…