13 Temmuz tarihinde bu köşede, “Doğu Türkistan’da yeni perdeleme aracı: IŞİD” başlıklı bir yazı yazmış ve şöyle demiştim:

“Çin, Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurlular üzerinden kirli bir oyun oynuyor. Suriye’deki direnişin başlamasıyla birlikte Çin’de bir el, köylerde yaşayan ve aşırı dindar, her türlü hayat şartından uzak olan Doğu Türkistanlıları, Suriye’de IŞİD’in kucağına itiyor. “Size Suriye’de yeni bir vatan vaat ediyoruz. Fatura yok, yiyecekleri biz vereceğiz, maaş alıp Allah yolunda cihat edeceksiniz” denilerek, Doğu Türkistanlılar Suriye’ye gönderiliyor. Bu seyahatte Çin İstihbaratı, Doğu Türkistanlıları ikna eden Uygurlar ve Türkiye’deki uluslararası insan kaçakçıları devrede. Şimdi Çin IŞİD’e katılımı gerekçe göstererek, Doğu Türkistan’daki keyfi uygulamalarını daha da şiddetlendirecek ve bazı eylemler sonrası Doğu Türkistanlılar “terörize” edilecek.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan Çin’e oldukça önemli bir seyahat gerçekleştirdi. Çin Başbakan Yardımcısı Zhang Ming’e göre, Erdoğan görüşmede Doğu Türkistan İslami Hareketi’ni (ETİM) bir terör örgütü olarak gördüklerini söyledi ve “Türkiye, topraklarının kimse tarafından Çin’in milli çıkar ve güvenliğine karşı kullanılmasına izin vermeyecek” dedi.

Peki, gerçekten “Doğu Türkistan İslami Hareketi” diye bir oluşum var mı? Çin bu hareketin “Terör eylemleri” yaptığını iddia ediyor. Oysa bölgeyi bilenler de biliyor ki Türkistan İslam Partisi’ni Çin, Doğu Türkistan İslami Hareketi olarak adlandırmış ve kamuoyunun da böyle bilmesini istiyor.

Türkistan İslam Partisi merkezi Veziristan’da olan bir hareket ve Suriye’de de bir kolu bulunuyor. Suriye’de Esed’e karşı savaşan Türkistan İslam Partisi askeri komutanı İbrahim Mansur hareketi şöyle tanımlıyor: “1988 yılının sonrasında, ilk emiri Zeydin Yusuf önderliğinde Doğu Türkistan’da kuruldu. Zeydin Yusuf o gün cihad meydanında şehit oldu. Bundan sonra cenk uzun zaman sürdü. Ondan sonra Çinlilerin tutuklamaları çok yoğun oldu. 1996 yılının sonrası 2. emirimiz Hasan Mahsum Rahimeullah, rehberliğinde bir kısım mücahitlerle beraber Afganistan İslam İmaratına katıldı. 1997 yılında cemaat Afganistan İslam Emirliği altında toparlandı. 2001. yılında kâfirler tarafından Afganistan İslam Emirliği’ne büyük saldırı başladıktan sonra cemaat Veziristan topraklarına çekildi. 2012 yılında cemaat Suriye’ye bir kısım mücahitleri göndererek cihada iştirak etti.”

Bu hareket dışında İslam Kerimov yönetimini devirmek için Özbekistan’da mücadele eden İslami Hareketi (IMU), hedef alanını genişleterek bütün Türkistan’ı kapsayan bir yapıya büründü ve “Hizb-i İslam-ı Türkistan” adını aldı. Hareketin amacı, “Türkistan coğrafyasının İslamlaştırılması.” 2014 yılında IŞİD’e biat ettiği iddia edilen ancak haberin bağımsız kaynaklarca doğrulanmadığı Özbekistan İslam Hareketi, Rusya ve Orta Asya ülkelerinin yanı sıra, ABD tarafından da “terör örgütü” olarak kabul ediliyor. Özbekistan İslami Hareketi içerisinde Özbeklerin yanı sıra Çeçen, Arap, Pakistanlı, Kırgız, Tacik ya da Uygurlar’ bulunuyor ama Çin bu insanların Türkistan İslam Partisi’nde varmış gibi lanse ediyor.

Çin, Uygurların Orta Asya’daki hareket alanını kısıtlamak için hareketi Özbekistan İslam Hareketi’ne bağlayarak Türkistan İslam Hareketi’ni sürekli “Doğu Türkistan İslami Hareketi” olarak lanse ediyor. Onu “East Türkistan İslamic Movement” olarak tanıtıyor. Oysa Türkistan İslam Partisi kendisini hiçbir zaman bu isimle tanıtmadı.

Malezya ve Tayland’da bulunan, bir kısmı Türkiye bir kısmı ise Çin’e gönderilen o mazlumların bu hareketle ilişiği olmamasına rağmen mesele ‘terörle mücadele’ konseptine sokuldu.

Çin, bu son hamle ile hem Türkiye’yi sıkıştırma fırsatı kazandı, hem de Uygurları ciddi baskı altına alma ve hareket alanını daraltma maksadına ulaştı. Çin, bir taraftan “Hicret Yolu”na bilinçli bir şekilde göz yumdu diğer taraftan ise Türkiye ve diasporadaki meşru teşkilatları da kıskaca alıp çember altına sokmak istiyor. Oysa yapması gereken, Doğu Türkistan’da insanlar üzerindeki baskıyı kaldırması ve orayı demokratikleşmesidir.