Özgürlükler ülkesi Amerika… Dalga geçeceğimiz günlere kimse inanmazdı. Karşımızda amatör bir şovmen var artık. Eğlencelik işlerle devlet yöneteceğini zanneden bir zavallı. Sergilediği pespayeliği Hollywoodları on senede temizleyemez.

Özgürlükler ülkesi, dünyanın huzurunu bozma pahasına sattıkları silahların gölgesindeki arsızca tüketimle ayakta duruyordu. Fakat işler beklenmedik bir biçimde bozuldu. 2008 ekonomik krizi hormonlu demokrasinin de ateşini yükseltti. Çünkü dünya artık tek kutuplu değildi. Arap ülkelerinin bir kısmının gözü açılmış, tek taraflı sömürgeye imkân kalmamıştı.

Global ekonomik krizin başlamasıyla savaş ekonomisinde beklediğini alamayan Amerika’yı kara günler bekliyordu. Zenci çocukla sosyal ve ekonomik yaralarını saracağını düşünen mağdurlar beklediklerini bulamadı. Barak Hüseyinli yıllar, maskeli beyazlardan da medet olmadığını anlama evresiydi.

Barak Obama’nın bu denli beyazlaştığına ihtimal vermedik, içinde az da olsa ötekilerin hikâyelerinin yaşadığını düşünmek istedik.

Derken bu Alman kırması çıktı karşımıza. O günleri iyi takip eden herkes son bir aylık düzlüğe kadar bu montofonun başkan olabileceğini söyleyemedi. Trump tekil bir örnek değil bir sonuç. Vandallığın, ilkelliğin, çaresizliğin, hoyratlığın, zenginleşenlerin her zamanki haklılığının, sıraya erken girenlerin sonra gelenlere karşı şımarıklığının, parayı bulunca aklı da olduğunu sananların, hepimiz de göçer olduğumuz halde sonradan göçerleri kınayanların, çarşıya taşınıp da eski mahalleye saydıranların arketipidir.

Bunlardan her yerde var. Amerika da yeni görüyor değil; ekonomik buhran bir refleks halinde toplumu bu sonuca sevk etti.

Ağaçtan maşa, Trump’tan paşa olmaz. Bu sürecin sonunda yabancılar ve özellikle de Müslüman toplumlar sıkı denetim altında tutulmaya çalışılacaktır. Özgürlükler ülkesindeki polisiye tedbirler her geçen gün artacak ve toplumlar arasındaki gerilim artacaktır. Trump’ın Amerika’ya bırakacağı tek miras vardır o da “şiddet”. Bu acemilik daha da devam edecek, istişare etmeden, danmadan danışmadan attığı imzalarla memleketinin başına daha çetin işler açacaktır. Bir süre sonra zaten var olan güçlü muhalefete sokak desteği de eklenerek kısa süre içerisinde bu sokak şovuna kendileri son verecektir.

Obama ile Trump karşılaştırmasında derin Amerika ile sığ Amerika arasında tercih yapıyormuş gibi algılanabiliriz. Derinliği de sığlığı da onların olsun. Şimdi bir gerçek var ki o da İslamofobi artık sadece bir kampanya mesajı ya da stratejisi değil Beyaz Saray’ın resmi politikası. Fakat emin olun ki bundan en çok Amerika zararlı çıkacak.

Vahşi kapitalizm, evrensel ve etik değerlerin de rafa kaldırılabileceğini Amerikalılara öğretecek. İçi bu kadar boşaltılmış bir toplumun vandallaşması kaçınılmaz. Sanal güneş Batıdan batacak. Bir medeniyet projesi olarak onlarca yıldır sürükledikleri çürük deri ellerinde parçalanacak. Buradan artık çıkış yok. Dünya bu veba ile boğuşmakta. Bu salgın hastalık tüm dünyayı istila etmekte. Irkçılığın, kökenciliğin, bencilliğin ve ilkelliğin teneke devletçikleri ayakta kalamaz.

Trump gibi dost varken Amerika’da düşmana hacet yok. Güvenlik ve disiplin derdiyle kendi halkına sertleşen Trump yönetimi kin ve nefret tohumları ektiğini farkettiğinde iş işten geçmiş olacak…