Neymiş o anda denecek söz bu mu olmalıymış? Ya ne olmalı? Evet, her zaman ve her mekânda Allahü Ekber! Siz demeyin bakalım, görürsünüz ölüm ânında…

Bebekleri 65 ya da 91 saat göçük altında yaşatan Rabbimizin yüceliğini düşünmek gerek. Hayy ve Kayyûm’dur O! Rezzâk’tır O! Nasıl yaşattı, ne ile rızıklandırdı acep? O’nun dilediği olur ancak!

Yusuf’u kuyudan çıkaran Allah! İnsan ve hayvanatı nasıl yaratıyor Allah? Bak bir, var mı buna bir izah?

Akıl hiç olur. Kul olan, O’na teslim olur. Acziyyet bize, varlık ve saltanat O’nadır. Mucize, lütuf ve ihsanlar ancak ve ancak O’ndandır… Hayat veren ve hayatı alacak olan da O’dur! Doğum ve ölüm! İkisi arası hayat! Veren ve alan! Sonra hesaba çekecek olan! Düşün ey insan! Var mı bir dahilin?

“O, hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O güçlüdür, O’nun gücüne hiçbir güç erişemez ve tek bağışlayan da O’dur.” (Mülk Suresi 2)

***

“Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, zillet ve âcizliğin gerektirdiği bir yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allah’a mahsustur” de ve O’nu tekbir ile yücelt.” (İsra Suresi 111)

***

Tekbir!

Allahü Ekber!

Böyle büyüdük bizler Elhamdülillah.

Bir konferans, bir hitabe ve bir mitingde…

İlk önce “Tekbir” derdi sunucumuz,

Sonra bizler hep bir ağızdan haykırırdık;

Allahü Ekber!

Ne güzel haykırış ve ne güzel nidâ o!

Ufkumuz O, gönlümüz O, aşkımız O!

Sevdâmız O, imanımız O!

Allahü Ekber!

Coşar onunla yürekler!

Bükülmez o bilekler!

Ne bilsin onu inkâr edenler!

Ancak ölümle bilecekler…

***

Ezan Tekbirle başlar,

Namaz Tekbirle başlar,

Eğilir onunla başlar,

Dökülür gözlerden yaşlar!

Cihada koşar mücahid Tekbirle,

Düşmana saldırır Tekbirle…

En büyüktür Allah,

Yoktur O’ndan gayrı ilâh!

Eğer istersen felâh,

Yalvar daim; Ya Allah!

İMAN HAKİKATİ

Allah’a inanan insan hep O’nunla olur.

Adını anar, zikreder, şükreder, hamd eder.

Bu ne güzel! Zira imanının işaretleridir bunlar.

Hayret verici bir şey görünce der ki hemen;

-Allahü Ekber!

Güzel bir şey görünce der:

-Maşaallah!

Bir nimete ulaşınca;

-Elhamdülillah!

Kâinata bakıp tefekkür edince;

-Sübhanallah!

Bir sıkıntı olursa:

-Hasbiyallah!

Başlarken bir hayırlı işe;

Bismillâh!

Doğunca bir yavrucak;

Okunur ona Allahü Ekber!

Vefat edince inanan;

Alınır Tekbiri Allahü Ekber!

Tek ve Bir olandır O,

Eşi ve benzeri olmayandır O!

İMANDIR EN BÜYÜK HAZİNE

İman en büyük nimettir, en büyük hazinedir.

Bu hazinenin korunması gerek. O halde imanın muhafazası hiç bir zaman ihmale gelmez.

Yoksa bir ömür boyu nefs ve hevânın peşinde koşarak dünyaya dalan insanın, son nefesinde imansız gitmesinden korkulur, Allah’ımız korusun.

Atılan bir tohumu, dikilen bir fidanı ele alalım. Zira iman dikilen bir fidandır. Bir fidanın kurumaması, meyveye durması için suya, gübreye, ilâca yani bir dizi bakıma ihtiyacı vardır. İman fidanının da ibadetle desteklenmesi gerekir.

İslâm’ı Allah’ın Rasûlü Efendimiz (sas)  bir bina olarak takdim buyururlar. Bir binayı düşünecek olursak; onun temelleri, direkleri, duvarları, çatısı, iç ve dış müştemilatı hemen aklımıza gelir. Temeli atılıp bırakılan bir yapı bina haline gelemediği için, ondan fayda da hâsıl olmaz.

Bunun gibi Kelime-i Şehadet getirerek iman eden ve İslâm’a giren bir kişi de, diğer şartları yerine getirmezse gerçek faydayı elde edemez.

Bugün Müslümanım Elhamdülillah diyen nice kardeşimiz maalesef namazdan uzak, zekâta hiç yanaşmaz, haccı aklına getirmez, belki insanlardan utanmasa orucu da tutmaz.

Bir ateş yakan insan o ateşe yakacağını daima atmazsa, o ateş bir zaman sonra sönecektir. Yine ancak yanan bir ateş, üzerindeki yemeği pişirebilir. Sönen bir ateşten ne fayda ola ki!

Allah’ı ve Rasül’ünü kabul etmekle İslâm ateşini yakan bir inanan da, Rabbinin emir ve yasaklarıyla o ateşi desteklemez ise, Allah korusun o iman ateşi sönebilir.

Neye inanıyor ve neyi yaşıyoruz? Eğer Hakk’a kulluğu ve ebedi saadeti istiyorsak, O’nun yüce buyruklarına yapışmalıyız. İşte Mevlâ’mızın emri:

“-Namazı gereği gibi kılın, zekâtı verin. Hayır işlerinden nefisleriniz için önden her ne gönderirseniz, Allah katından onun sevabını bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görücü ve karşılığını vericidir.” 2 Bakara Suresi 110.

İSLÂM BİR BİNADIR

Netice odur ki; Allah’ın (cc) lûtfettiği iman ve İslâm’ın kıymetini bilelim. Onu tam anlamıyla yaşamaya ve yaşatmaya gayret edelim. O güzel Peygamberimize de kulak verelim:

“-İslâm beş temel üzerine bina edilmiştir: Allah’tan başka bir mabudun olmadığına ve Muhammed’in (sas) O’nun kulu ve Rasûl’ü olduğuna şehadet etmek, namazı kılmak, zekâtı vermek, beyt-i ziyaret yapmak ve Ramazan orucunu tutmaktır.” Buhârî, îman 1.

Akl-ı selim sahibi kişiler Allah’ın kulluğuna koşarak, İslâm binasını hem gönüllerinde ve hem de bedenlerinde kurarlar. Böylece Hak sevgisine ererek kulluk sırrına ulaşırlar. İmanın hakikatini kavramış, gönüllerine onun nurunu doldurmuş ve Hakk’ın kulluğuna ulaşmış olurlar. Zira bundan başka bir hakikat asla olamaz.

Bu konuda Rabbimizin küçük bir sûre-i celilesi bakınız ne büyük manâlar ifade eder:

“-Asra yemin olsun ki; muhakkak insan hüsrandadır. Ancak;

İman edenler, güzel amel işleyenler, Hakk’ı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye yapanlar müstesna.” 103 Asr Sûresi.

 

RABBİNİ SEVEN KUL!

Rabbini sevip de ahiretini yani ebedi hayatını düşünen kişi, hep bu mânâ ve hakikatlerle yaşar… Otururken O’nun adı, kalkarken O’nun adı, yerken, içerken, yatırken, uyurken bile O’nun adı…

Âh, ne güzeldir O’nun yâdı…

Ebedi lütuf ve ihsan O’nun adıyla olur ancak.

O’nu anarak O’na kavuşmak ne güzel!

O yüceler yücesi Allah’ın yâdıyla…

Diller ve gönüller bu mânâ ile coşsun!

Yürekler O’nun sevdasıyla dolsun!

Nesiller bu hakîkatle yoğrulsun,

Varsın kuduranlar kudursun…

NESİLLERİN KURTULUŞU

Evet, nesiller ne kadar da önemli. Onların ehli iman ve insan-ı kâmil olarak yetişmesi gerek. Bunun için de eğitim sistemi yeniden ele alınmalı.

Çok acıyor yüreğimiz bu konuda. Üzülüyoruz çoğu zaman. Sevindirici güzellikler olsa da çoğunluk yanlış gidişatta.

Çok çalışmak, çok gayret etmek gerekir. Durmak yok.

Allah Rasül’üne bakın! Sahabeye bakın! Ecdada bakın!

Alparslanlar, Keykubadlar, Osman Gaziler, Fatihler, Yavuzlar…

Acep şu an bize ne derler? Hele Sütçü İmamlar! Örtüme uzanan eller kırılsın diye haykıranlar! Ve şimdi nereye gitti acaba o örtüler?

CAN OLMAK GEREK

Can olmak gerek toprakta,

Tohum atmakla kalmaz!

Başaklara durmalı onlarca,

Bir tohumdan yüzlerce…

Ne durursun ey Mü’min,

İşte toprak işle onu!

Tohum atıp bırakma,

Bakasın gözün gibi ona!

Güneş ol ki büyüsün başaklar,

Olgunlaşıp kalksın hasatlar…

Rüzgâr ol ki canla dolsun onlar,

Şimdi bekliyor seni nice yavrular.

Kalk yiğidim, şaha kalksın atın,

Rabbi söyle de, yazılsın deftere adın,

Kükre hele, sadân göklere ulaşsın,

Yepyeni fetihlerle bir cihan olasın!

İŞTE CENNETİN

Ak kanatlı güvercinler gibi,

Uçmak gerek Cennete!

Yüreği Aşkullah dolu âşıklar misâli,

Allahü Ekber sadâları ile…

Özünde yansın meş’ale,

Dış dünyayı aydınlatırcasına…

Selâm size, emanet olun Rabbime,

Koşun ve koşturun eşsiz davetine…

İçinizde dâvâ azmi bitmesin,

Gönlünüzde bu kıvılcım tükenmesin!

***

Ay yüzlü, gül Rasûl’ü hatırlayın,

Adımları, adımlarınız olsun!

Yürüyüşleri, yürüyüşleriniz olsun,

Bakışları, bakışlarınız olsun!

***

Haydi ey güvercin, aç kanatlarını,

Süzül gökyüzünde Allah Allah diye…

Arayasın yemyeşil sulakları,

Görmediğin nice güzellikleri,

Bulunca iniver kanat çırparak oraya,

İşte senin Cennetin, konulmuş buraya!

ALLAHÜ EKBER!

Bir sadâdır başlayan semada Allahü Ekber!

İnler onunla her bir vakitte yerler ve gökler!

Ehli iman kişi günde beş vakit onu bekler,

Zamanı gelmiştir, hemen Rabbine secde eder.

Kaçar ins-cin şeytanı Allahü Ekber deyince,

Kâinat zerreleriyle birlikte dinleyince,

Bir coşku meydana gelir inanan yüreklerde,

Artar imanı Mü’minin her Allahü Ekber’de…